TEKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ!

   'Bir ülkede gündem nasıl olur da bu kadar hızlı değişebilir' sorusuna cevaben verilebilecek en somut örnek Türkiye'dir. Türkiye'den kastım yaşadığımız ülke yani. Hayır başına T.C falan koymadım belki anlayamazsınız diye diyorum.

   Geçen gün fotoğraflarındaki bayraktan anladığım kadarıyla Burkina Faso'lu bir amca Facebook'tan mesaj attı. Bir de baktım ki kargacık burgacık bir şeyler yazıyor. Hemen Google Translate'i açıp Türkçe'ye çeviri yaptım. Şu yazıyordu: 'Akşam Ezanın'dan önce evde ol, gelirken de iki ekmek al. Unutursan da sakın eve gelme!' Allah Allah dedim. Düşündüm, düşündüm ve düşündüm...

   'Acaba gitsem mi kalsam mı' ikilemini yoğun bir şekilde yaşıyordum. Adam beni evine çağırıyordu. Hem de ısrarla. Bu kadar istediğine göre bir bildiği olmalıydı. Hemen aklıma annemin bana küçükken verdiği nasihati getirdim. 'Tanımadığın insanlar seni çağırırsa sakın gitme emi oğlum.' Kulaklarımda bu söz yankılanıyordu. Maazallah şeker verip güldürebilirdi o amca beni.

   Sonrasında gitmeme kararı aldım. Zaten yol parasını da denkleştiremeyecektim sanırım. Facebook'u açıp cevap yazdım. 'Afedersin amca birine benzettin galiba' dedim. Hemen cevap geldi. 'Kusura bakma' dedi. 'Seni oğlum sandım.' 'Çok mu benziyo bana' diye sordum. 'Bilakis hiç benzemiyor evlat' dedi. 'Nerelisin' diye sordu akabinde. Türk'üm dedim. Doğruyum çalışkanım diye sıralayamadım. Zira herkesi benim gibi sanabilirdi. Hemen cevap yazdı: 'Madem Türk'sün adının başına T.C koysana be adam' dedi. Çok şaşkındım...

   Evet adam resmen Türkçe konuşuyordu. Dayı dedim 'sen nereden öğrendin Türkçe'yi?'. 'Yeğen' dedi. 'Sizin cümle cemaat adının başına T.C koymuş. Ben de merak ettim bu neyin nesi diye. Hemen biraz araştırma yaptım sonra açılımını buldum. Sonrasında anlamını merak edip gittim ve Türkçe sözlük aldım. Derken bir de baktım Türkçe'yi söküvermişim.' dedi. Önümüzdeki yıl Türkçe Olimpiyatlarına katılacakmış.

   'Hatta' dedi ve devam etti 'Arapçayı da öğrenicem'. 'Yuhhh' dedim. 'O niye ki?' 'Olimpiyattan aklıma geldi' dedi. Olimpiyatları düzenleten Gülen Hoca var geçen onu gördüm ilk defa ağlamıyordu ve çok sinirliydi' dedi. 'Arapça bir şeyler söylüyordu.' 'Hee' dedim 'o başka. Orada o beddua ediyor dedim.' 'Sizin Türkçe de beddua yok mu' dedi. Bir şey diyemedim. Sustum. Böğrüme öküz oturdu. 'Hem' dedi 'senin yüzünden bu akşam aç kaldık.' 'Neden' dedim. 'Benim oğlana söylüyorum sanıp sana mesaj atmışım, yaşadığımız yerde ekmek satılmıyor ve oğlum neredeyse dönmek üzeredir.' 'Senin hatan' dedim. Köpürdü. Adının başına T.C yazsaydın senin Türk olduğunu anlardım aç kalmazdık dedi...



   İşte o an bir şey 'donk' etti. Evet adının başına T.C yazan onca insan haklıydı. Kendimden utanıyordum. İntihar etmeyi düşünüyordum adeta. Kendimi öldürüp intahar süsü vermeyi feci halde kafama yatırmıştım. Fakat sonra vicdanım sızladı hemen 155'i arayıp kendimi ihbar ettim.

                                                                    (Bakanın Evi)
          (Verdiği mesaja da bir bakın. Yani diyor ki: Benim ağa babalarım emretti, kökünüzü kazıyacağız)

    Aradan henüz 7 dakika geçmişti ve kapı çaldı. Gidip açtım. Görüntüdeki polislerden farkı olmayan birkaç tanesi geldi. 'Destur var mı?' demeden girdiler içeri. Bir tanesi yine oturdu koltuğa. Bacak bacak üstüne attı. Hatta yetmedi bacaklarını arkadaşının bacaklarının üstüne attı. Neler oluyor demeye kalmadan yemek muhabbetine başladılar. Belli ki açtılar. Çok geçmeden mutfaktan getirdiğim çorbaları da höpür höpür yuttular zaten.

   Bir müddet sonraysa kendimizi okey oynarken bulduk. Hatta yan masadaki polisler balkon oldukları için pişti oynuyorlardı. Tabi sıkıldılar çok geçmeden. Batak oynamak istediler, fakat eleman yetersizliği nedeniyle takviye ekip çağırdılar. 10 dakika sonra kapı tekrar çaldı. Açtım. İki polis daha vardı. Aldım içeri ben de. Birinin elinde para sayma makinesi vardı. 'O da ne?' dedim ve irkildim. 'Kusura galma gardaş el alışkanlığı işte' dedi. 'Her gittiğimiz yere götürüyok nolur nolmaz diye' dedi. Peki dedim. O gece çaylarını kahvelerini içirip yolladım. 

   Evden çıkarlarken birinin gözü ayakkabılıktaki ayakkabı kutusuna ilişti. Adeta gözü dönmüştü. Diğer polislerle elbirliği yaparak gözünü yerine getirdik. Sonra hemen hışımla kutuyu açtı. Kutu boştu. Akabinde üst kapağına baktı. 'Tekrar Deneyiniz' yazısını görünce ağlamaya başladı. 'Üzülme dedim elbet bir gün ben de bağış toplarım, ama İmam Hatip Lisesi ya da Avrupa'da sadık bir Üniversite yaptırdığımı anlayınca savcılığa sunduğum dekontları görmezden gelmek yok. Tamam mı' dedim. Kafasını okşadım.Yanağından makas aldım. Makası alıp görev için taşıyoruz deyip cebine attı. 'Bu' dedi 'bizim suçumuz değil kartellerin ve medyalarının suçu.' Sarıldık 'sus' dedim. Beddua etme belki döner seni bulur.

   Herkes aracına bindi. O polisi bırakmadım. Elimi omzuna koydum. Bürokrasideki paralel cuntayı bulup inlerine kadar gireceğimi söyledim. Bir şey diyemedi. Sustu. Koşarak yanımdan ayrıldı. Umarım o da intahar etmeyi falan düşünmüyordur. Ya da ne farkeder ki eğitim zayiatı da olsa öyle söylenmeyecek mi?

   Daha haziran ayında polisle kanlı bıçaklı olanlar, şimdi polisi kucaklamaktan fıtık oldular. Dengelerin böylesine değişebildiği bir ülkede hem kimliğinizi belli edip hem safınızı koruyorsanız takdiri hakediyorsunuz demektir.

   Söz konusu yargısız infaz oluncaysa memleketimde o kadar çok cellat oluyor ki anlatamam. Aslında anlatabilirim de dilim varmıyor. Dilim varsa da toplum içerisindeki kutuplaşmayı düşününce o kelimeler o ağızdan çıkmıyor. 

   Tilki vaaz vermeye başladıysa gözünüz tavuklarda olsun. Hoş bu seferki hikayede tilki ile tavuk aynı safta. Milyonda bir görülecek bir olay. Takke de düştü, tekke de. Kel mi? Apaçık görünen bir manzara. 13 ay önce çarşaf çarşaf gazetelerde resimleri basılan adamlar ancak tutuklanabildi. Ne yazık ki dersane meselesi yeni gündeme geldiği için bu olayla karşı karşıyayız. Dersane meselesi daha önceleri patlak vermiş olsaydı şimdi daha huzurlu bir ülke olabilirdik. Yakında bu şekilde işsizliğe de son verilmesi bekleniyor :'Başbakan'ı Twitter üzerinden Avrupa'ya şikayet edebilecek, ingilizceye hakim, bıyıklı elemanlar alınacaktır.' İllegal örgütlenmelerle illegal istihdam, başka ne denebilir ki? 

Fırsatını bulabilirseniz işte böyle bu ülkede en çok yol yapan adamları yolsuzlukla suçlayabilirsiniz. Evet ziyadesiyle ironik bir ülkeyiz. Kimi ateşte pişiyor, kimi çamur kalıyor...

Sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz
(Yunus Emre)
   

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar