tag:blogger.com,1999:blog-23725121909141518232024-03-14T01:10:21.356+03:00sürç-ü fikirtancelloTansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.comBlogger50125tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-52505733552299262782015-10-07T19:27:00.002+03:002015-10-07T19:27:12.044+03:00BENİM OLMUŞ!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-DS4RNgRUR90/VhVHpAyYguI/AAAAAAAACqw/gGiHPJpqujs/s1600/kalp%2Bsa%25C4%259Fl%25C4%25B1k%2Bslider_04c34322-6e20-4c32-bb15-1bc51a9d0e0d.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="232" src="http://2.bp.blogspot.com/-DS4RNgRUR90/VhVHpAyYguI/AAAAAAAACqw/gGiHPJpqujs/s400/kalp%2Bsa%25C4%259Fl%25C4%25B1k%2Bslider_04c34322-6e20-4c32-bb15-1bc51a9d0e0d.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Kağıt ve kalem yetmeyecek bu gidişle</div>
<div style="text-align: center;">
Seni sana anlatabilmek ne zormuş</div>
<div style="text-align: center;">
Bir peri, masalından fırlamış işte</div>
<div style="text-align: center;">
En güzel peri masalı benim olmuş</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Diğer anlatılanlar masalsa eğer, sen nesin?</div>
<div style="text-align: center;">
Gözlerine bakınca anlarım gerçeği, bu kesin</div>
<div style="text-align: center;">
Sen yalnız benim masalımsın, böyle bilesin</div>
<div style="text-align: center;">
Şiir yazarken masal söyleten yâr, benim olmuş</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Seni görünce bulmuş kalbim ritmimi</div>
<div style="text-align: center;">
Kağıda yazsam da tutamam artık dilimi</div>
<div style="text-align: center;">
Sen yokken neyleyim baharı, güneşi, iklimi</div>
<div style="text-align: center;">
Bahar gelmeden kalbe düşen cemre, benim olmuş</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Gönül Köşk'üm seninse, mevsim hep bahar</div>
<div style="text-align: center;">
Bir gün gözlerim görmese, yüreğim yanar</div>
<div style="text-align: center;">
Ey gülüşüyle güneşleri kıskandıran yâr!</div>
<div style="text-align: center;">
Sevda lehçesinin gönül güneşi benim olmuş</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Benim olmuş umudum, tüm güzellikler benim</div>
<div style="text-align: center;">
Benim olmuş sol yanım, sevda şarkıları benim</div>
<div style="text-align: center;">
Sevdam bütün, kalbim yarım, diğer yarım benim</div>
<div style="text-align: center;">
Gönlüm dünyalara vazgeçmeyecek bir aşk bulmuş</div>
<div style="text-align: center;">
Ben sen oldum amma, dünyalar zaten benim olmuş..</div>
<br />
<br />Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-72204797480244573922014-07-10T19:52:00.001+03:002022-02-16T03:15:30.947+03:00AKIL TUTULMASI!Bu ülke nasıl sevilmez arkadaş? Her olayda ayrı bir tat, ayrı bir renk... Sonuncusu da Cumhurbaşkanlığı seçimi için gösterilen adaylar oldu. Pardon, aday oldu. Sonrasında bir gariplikler silsilesidir koptu gidiyor. Durdurabilene aşk olsun..<br />
<br />
Her şey muhalefetin, çatı adayı olarak Ekmeleddin İhsanonoğlu'nu aday göstermesiyle başladı. Önce muhalefetin içinde muhalefetler patlak verdi. Haksız da sayılmazlar. Sen sadece bir adamı alaşağı etmek için 90 yıllık çizginden taviz verirsen, tabiki muhalefet içinde muhalefet olur. Rüya içinde rüya gibi. İnception'ı kest reyiz..<br />
<br />
Bir insanın sırf iyi biri olması, iyi bir siyasetçi olacağına dalalet midir? Adam kendisi 3 ay önceki konuşmasında benden politikacı olmaz diyor. Öyleyse bu telaş niye? Adamı aday yapıyorsun, iyi güzel de, adam ülkeyi tanımıyor ki. Trabzonspor'dan Avrupa ve Dünya Kupası bekliyor. Hayır, Trabzonspor'u aşağılamak değil. Daha ülkeler bazında ve takımlar bazındaki en elit organizasyonlardan bile bihaber. Hani şu kültür sahibi dedikleri adamdan bahsediyorum...<br />
<br />
Aynı adam İSLAM Konferansı Örgütü başkanıyken, Mısır'daki darbeye gıkını çıkaramamış adam. Türkiye Suriyelilere kapılarını açmamalıydı diyen adam. Türkiye Filistin konusunda taraf olmamalıydı diyen adam. Başka biri olsa neyse, ama bu adam bildiğiniz İSLAM Konferansı Örgütü başkanıydı. Papa ile kanka olup, Müslümanlarla ayran içip ayrı düşen adam.<br />
<br />
Marmaray'ın temellerinin Demirel ve Ecevit dönemlerinde atıldığını sanan adam... Adayın memleketi tanımadığı doğru. Peki memleket adayı ne kadar tanıyor?<br />
<b><br /></b>
<b style="background-color: red;"><span style="color: white;">El Cevap:</span></b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Ek-ük-ik, ükgh, Etliekmekoğlu...</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Demokratik bir ülkedeysek, adaya ve oy verenlerine saygı duymak lazım. Kesinlikle öyle. Lakin bu milletin havsalasıyla alay etmeye ne hakkınız var? Bakınız, adayın sloganı gündeme düşen son bomba oldu. '<b><span style="color: red;">Ekmek için Ekmeleddin</span></b>' nedir yahu? </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Fırıncılar odasına başkan mı seçiyoruz? Hayır alaka ne? Hadi başbakan seçsek neyse. Ama cumhurbaşkanlığı seçiminde ne alaka? Sırf ismiyle kafiyeli olsun diye slogan mı yapılır? Bu sıcak yaz günlerinde, güneşten korunmak çok önemli azizim. Maazallah insanın kafasına güneş geçti mi, insana her türlü saçmalığı yaptırtır. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-9TQKzYW5vz8/U77B1CGld9I/AAAAAAAAArY/muspHl2tb2I/s1600/sddd.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-9TQKzYW5vz8/U77B1CGld9I/AAAAAAAAArY/muspHl2tb2I/s16000/sddd.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Güneşten korunmak lazım..</td></tr>
</tbody></table>
<br />
Ekmek için Ekmeleddin'se, yem için Yemen... it için İtalya, ah için Ahıska, kazak için Kazakistan... Mantık aynen budur. Amerika'yı falan karıştırmıyorum bile...<br />
<div>
<br /></div>
<div>
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif" style="background-color: white; font-size: 14px; line-height: 20px;">Ekmek için Ekmeleddin, pide için 2 ye, lahmacun için 3'e basınız. Operatöre bağlanmak için lütfen bekleyiniz... Arka fonda da tabiki şu olmalı: </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/p6q2fGZagaU?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
İnsan kendini durduramıyor işte. Ama on numara değil mi ya? Ekmek için Ekmeleddin. Ahahah. Özür dilerim sinirlerim bozuldu. Allah hepimize akıl fikir bahşetsin dostlarım. Zor bir süreçten geçiyoruz zor...</div>
<div>
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif"><span style="font-size: 14px; line-height: 20px;"><br /></span></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<b><br /></b></div>
Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-77012454291992864512014-07-03T21:39:00.002+03:002014-07-03T21:39:47.890+03:00PAYLAŞMAK, PAYDAŞ OLMAK!Paylaşmak, paylaşmak, paylaşmak... Paylaşmak güzel şey, paydaş olmak da öyle esasen. Kıymet bilmek, insana değer vermek hiç de içi boş kavramlar değil. Sadece paylaşmak ölçü değil, insan da kendine yetebilmeli elbette. Lakin çevresindekilere yetebilen bir insan düşünün. Devamlı sizden huzur alan değil de, hani huzur veren insanlar...<br />
<br />
Karşılık beklemeden, yaratılana Yaratan'dan ötürü sevgi, saygı ve izan gösteren, derin düşünce yapısına sahip insanlar... Basit olmayan, sabır timsali insanlar... Çevresini seven, Hak'kı seven, değer veren insanlar... Haramzâdelere sülük gibi yapışan, suratları fel fecir okuyan, menfaat müptelâlarına dahi değer veren insanlar...<br />
<br />
Bu insanlar belki geçmişte kaldı. Osmanlı kültüründen sonra bir daha böyleleri gelmedi belki de. Ama küçük bir kıvılcım yeter yürekleri yakmaya. Benlik duygumuzu bir gözden geçirmekte ziyadesiyle fayda var. Kişi kendine her daim sorabilmeli... 'Ben kimim? Babam kim? Dedem kim? Kim? Kim? Kim? Kiziroğlu Mustafa Bey kim? Bu dünyaya geliş amacım ne? Kâlû belâ'da ne söz verdim?' Zaten bu sözleri idrak eden insan, sevmesin ve paylaşmasında ne yapsın?<br />
<br />
Hak'kı seven insan, insanı sever, insanı seven insan hayvanı sever, hayvanı seven insan doğayı sever, doğayı seven insanlar derken, sevgi yumağı olan insanlar..<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-Vb1a6N56y10/U7WS-9CioNI/AAAAAAAAArI/yIPXKsygSv4/s1600/10341701_660016920738498_7054425268086995847_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-Vb1a6N56y10/U7WS-9CioNI/AAAAAAAAArI/yIPXKsygSv4/s1600/10341701_660016920738498_7054425268086995847_n.jpg" height="286" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Paylaşmak insanın tabiatında vardır. Onu körelten insanın nefsidir.</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<br />
Demek ki her şeyden önce bir durup düşünmek gerekli. Nitekim her şerden önce de tabi... Her şerrinde bir mazeret ve kılıf uyduran insanlar... Yapmacık gülüşler, sahte sözcükler, yanlış yönlendirmelerde bulunan insanlar...<br />
<br />
Derken bir konuyu açıklamakta fayda görüyorum. Bu kadar çok '<span style="color: red;"><b style="background-color: white;">insanlar</b></span>' kelimesini kullanmamın bir sebebi var. Ama çok abartmışsın dediğinizi duyar gibiyim. Çok teessüf ederim. Neyse efendim, gelelim sadede...<br />
<br />
Atalarımızın bir sözü vardır: '<u style="font-weight: bold;">Et tekrârı ahsen, velev kâne yüz seksen.'</u> Yani anlamı şudur: 'Yüz seksen kere de olsa, tekrar güzeldir. 'İnsanlar' kelimesini tekrar ederek güzel bir şey yaptığımı düşünmeyebilirsiniz. Lakin sonuçta yüz seksene kadar yolu vardı ki, ben kısa tuttum. Velhâsılıysa, İnsanlarımız yani biz, tezelden insan olduğumuzu hatırlamalıyız. Şu mübarek ramazan ayındaki paylaşımlarımızı bir yıla yaymamız lazım gelir. Yani tekrarlamaktan korkmamalıyız. İki günde bir paylaşsak zaten tüm yıla yaymış oluruz. Biraz Bahçeli'nin hesabına benzemiş olabilir. Ama paylaşmak için yeterli birçok nedenimiz var. Paylaşım derken aklınıza sosyal medya paylaşımları geldi değil mi? İşte siz busunuz. Yazıklar olsun...<br />
<br />
Nitekim içinde bulunmuş olduğumuz Ramazan ayını da fırsata dönüştürmeliyiz. Dönüştürmeliyiz ki, köhneleşmiş dimağılarımızdan fikr-i kavmiyet düsturunu çıkarıp, zor durumda olan insan ve kardeşlerimizle, hangi ırktan olurlarsa olsunlar, hemhâl olmalıyız.<br />
<br />
Çevremizdeki insanlarla ya da zor durumdaki kardeşlerimizle yahut aynı havayı soluduğumuz hayvan dostlarımızla paylaşmaktan korkmamalıyız. Paylaşmalıyız ki insan olmanın hazzına varabilelim. Ramazan bizim için büyük fırsat. Ramazanla ilgili görüşlerime '<a href="http://surcufikir.blogspot.com/2013/07/ramazan-sadece-bize-gelmesin.html" target="_blank">Ramazan Sadece Bize Gelmesin'</a> adlı yazımda yer vermiştim. Şimdilik bu kadar. Biraz geç olmuş olsa da Ramazanınız mübarek olsun. Kalın sağlıcakla. Bir de bol bol paylaşın. Komşuda pişen size, sizde pişen bize düşsün...<br />
<span style="background-color: white;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19.416000366210938px; text-transform: lowercase;"><u style="font-weight: bold;"><br /></u></span></span>
<br />
<span style="background-color: white;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19.416000366210938px; text-transform: lowercase;"><u style="font-weight: bold;"><br /></u></span></span>
Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-37422981899512684382014-06-25T18:28:00.000+03:002014-06-25T18:40:53.336+03:00ZENGİN OLMAK!Birçok insan zengin olmak ister. Bunun için çeşitli arayışlara girer. Ticaret yapar. Piyango bileti alır. Mısır'da bir dedesinin olmuş olduğunu varsayarak, bir gün avukatın kapısını çalmasını ve 'başınız sağolsun. Mısır'daki dedeniz vefat etti. Size de vasiyetinde yüklü bir meblağ bıraktı.' diyerek müjde vermesini hayal eder durur. Ama genellikle de tüm bunlar hayal olarak kalır.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Mağlum Ramazan'a da günler kaldı. Ramazan'da, oruç tutarken hepimiz, aç insanların hâlini anlamaya çalışırız. Bu yüzdendir ki, kafamda bir fikir belirdi. 'Nasılsa aksatmadığım takdirde 30 gün boyunca aç insanların hâliyle hemhâl olmaya çalışacaktım. Bari Mübarek gelmeden 1 güncük de olsa önce bir zengin insanları anlamak bâbında zengin bir yaşam süreyim dedim. Çünkü orta direk bir ailenin mensubu olduğum için zengin olmak nasıl bir şeydir diye merak ediyordum...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b>Sabah 08:00</b></div>
<div>
<b><br /></b></div>
<div>
Güne zengin biri olarak uyandım. Mutluydum. Bugün benim günümdü.</div>
<div>
Televizyonlardan öğrendiğim kadarıyla zengin olmanın püf noktası güne başlarken yapılan kahvaltıydı. Gerçi buna pek kahvaltı denmezdi. Ama olsundu. Ben de bu püf noktayı uygulamak maksadıyla bir bardağa doldurduğum meyve suyundan bir yudum alarak evden çıktım. </div>
<div>
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-_vMWDFIWXm0/U6rqB9o6gsI/AAAAAAAAAq0/6SXmgtyGfmE/s1600/zengin-olmanin-yollari.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-_vMWDFIWXm0/U6rqB9o6gsI/AAAAAAAAAq0/6SXmgtyGfmE/s1600/zengin-olmanin-yollari.jpg" height="265" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">İlk anda hissettiğim.</td></tr>
</tbody></table>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b>Saat 10:30</b></div>
<div>
<b><br /></b></div>
<div>
Evden çıkmam şart mıydı diye düşünerek avâre avâre sokaklarda dolanıyordum. Bazı arkadaşlarımın dükkanlarına gidip çay içiyordum. Aslında tam olarak içmiyordum. Çayları da bir yudum alıp bırakıyordum. Arkadaşlarım bu olayı tuhaf karşılıyorlardı. Ama bir şey diyemiyorlardı. Zaten deselerdi muhtemelen onları paralarımla dövecektim. Benimkiler genelde madeni paraydı ama fark etmezdi. Daha çok acıtırdı...<br />
<br />
Daha sonra arkadaşları ayartıp konken oynamaya davet ettim. Bir mekâna gidip oturduk. Konken ney la? sorularına cevap veremeyince, ne olduysa kendimizi okey oynarken bulduk. Oyun da ben de kalınca, günüm zehir olmaya başlamıştı. Bu gidişata bir dur demenin vakti gelmişti...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b>Saat 13:00 </b></div>
<div>
<b><br /></b></div>
<div>
Bu oyun canımı sıkmaya başlamıştı ve açlıktan ölüyordum. Artık yetmeliydi. Bari zengin olarak son hamlelerimi yapayım dedim. Ama açlık başıma vurmuştu işte. Açken ben ben değildim ki! Kan şekerim düşüyordu. Sinir katsayım yükseliyor, saçmalama olasılığım artıyordu. Son hamlemi yapmalıydım. Eve olan uzaklığım yaklaşık 500 metre olmasına rağmen, bir taksi çevirdim. Taksi geldi ve yanımda durdu. 'Nereye gidiyorsun?' diye sordu. Evimi tarif edip 'oradan geçiyor mu' diye sordum. Mesafe kısa olduğu için almak istemedi beni. 'Yok kardeşim geçmiyor' diye geçiştirmeye çalıştı. Ben de açlığımın tesiriyle 'O zaman öpeyim de geçsin' yanıtını vermişim anlatılanlara göre. Çıkan arbedede sağolsun eş dost araya girerek beni kontrol altına almışlar.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b>Saat 13:20</b></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Olaylar yatıştıktan sonra, mecburiyetten yürüyerek evimin önüne geldim. Tam içeri girecektim ki evde ekmek olmadığı geldi aklıma. En taze ekmek benim olmalıydı. Açtım. Hemen fırına koştum. En tazesinden ekmek istedim. Adam fırından yeni çıkarttığı bir ekmeği elinde hoplata hoplata getirdi. Yine açlığımın etkisiyle 'utanmıyor musun lan milletin ekmeğiyle oynamaya' diye çıkıştım. Allah'tan ki bu arkadaş şaka yaptığımı düşünüp beni ciddiye almadı. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Aradan 10 dakika geçmişti. Artık evime gelmiştim. Hadi dedim bari son kez zengin ritüellerine uyayım. Evet asrın hatasını yapıp eve ayakkabıyla girdim. Annemi ömrü hayatımda böyle sinirli görmedim ben. Aradan saatler geçmesine rağmen hâla daha söyleniyor. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Aman azizim aman. Zenginlik mi? Az ötede oynasın o. Çekilir dert değil. Gözünü seveyim orta direğin. Gözünü seveyim Ramazan'ın... Zenginlik zor zanaatmış. Bundan böyle 'elin oğlu hayatını yaşıyor, lüks arabalara biniyor' derken iki kere düşünmek lazım...</div>
Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-88205321495967025402014-06-16T23:27:00.001+03:002014-06-16T23:45:32.817+03:00İNSANLIK ÖLMÜŞ! İnsanoğlu kendine yetmeli. Yetmekle kalmamalı, yakınındakilere de yetmeli. Yetişmeli. Mümkün değilse bile, mümkün kılmaya çalışmalı. Hiç yoktan gayret etmeli. Çabalamalı. Bunun için de öncelikle fırsatları değerlendirmeli, hattâ, fırsatları oluşturmayı düşünmelidir. Uygun şartlar altında bir amaç belirleyip tüm olanakları değerlendirme şuuruna vâkıf olmalıdır.<br />
<br />
'Bu ne laf salatasıdır böyle?' diye düşüncelere gark oldunuz değil mi? Yazıklar olsun. İşte siz busunuz. Bu laf salatası spesiyelimi sizlere sunmamdaki maksat şu idi. Bilirsiniz komşu komşunun külüne muhtaçtır. Günümüzde ise, 'benim külüme muhtaç olma da git kimin külüne muhtaç olursan ol. Pis ezik.' gibi tepeden bakmacı düşüncelerin yaygınlaşmış olduğunu, bir türlü bu salgının önüne geçilemediğini görmekteyiz. Yahu komşuluk hakkı denen bir şey var. Bizse bundan gün geçtikçe bihaber olmaktayız.<br />
<br />
Günümüz modern dünyasında, yani yutturulduğu anlamda modern dünyada, toplumumuzun büyük bir kısmı, apartman hayatına adapte olabilmek gayesiyle, mutasyon geçirmiştir. Bu mutasyon, toplumumuzu modernleştirme bahanesiyle, standart meşe odunu kıvamına getirmeyi büyük oranda becermiş görünüyor. Sorun kimde peki? Tabiki bizde... Aynı binadaki ya da bloktaki komşularımızın adını bile bilmiyor, çoğu zaman selam bile vermeden geçip gidiyoruz. Atalarımızın bir sözü vardır. 'Komşu komşunun külüne muhtaçtır. Muhtaç olduğun kudret, evinin dibindeki kapının tokmağında mevcuttur.' diye. Ya da başka bir atasözüyle 'ev alma komşu al'...<br />
<br />
Bugün sadece bu konu üzerine yoğunlaştım. Sabahtan beri kafamda atalarımızdan biri olduğunu zannetmekte olduğum bir zâtı muhterem, 'ev alma komşu al, ev alma komşu al, ev alma komşu al' diye kafamda papağan etkisi oluşturmuştu. Bense 'dayı bi git, zaten ev alacak para mı var?' diye çıkışıyordum... Ama sonunda ikna etmişti beni. Artık ekonomik bir komşu almanın vakti gelmişti sanki. Hemen en sevdiğim takım elbisemi üzerime geçirip, ciddi bir esinti oluşturmak maksadıyla bir de bond çanta bulma gayreti içerisine girdim. Peki buldum mu? Sanırım. Yani sanki... Tamam neyse, kaptım benim siyah laptop çantasını çıktım sokağa...<br />
<br />
Amacım komşu olsun çamurdan olsundu başlarda. Sonrasında düşündüm. 'Tamam komşu alacaksın da bari tanıdık bir komşu al. Uyum sorunu sürecini falan daha hızlı atlatırsın' diyerek kendimi iknâ ettim. Peki kimdi bu talihli komşu? Faik amca... Tabi ya, mülayim bir aile babası olan Faik Amca'dan daha iyi bir komşu bulabilir miydim? Tabi bulabilirdim ama o an aklıma bir başkası gelmiyordu işte. Neyse efendim, birkaç dakika sonra Faikçiğimin evine gelmiştim. Fakat konuya nasıl girecektim? Birkaç saniye düşündükten sonra, çaldım zili. Kapıyı Huriye teyze açtı. Faikçiğimin karısı... 'Buyur çocuum' dedi. Hemen de sahiplenmişti belli ki beni. 'İyi akşamlar Huriye teyze, bizde tuz kalmamış da rica etsem bir çay bardağı tuz verir misin?' dedim. Saydığıma göre aşağı yukarı 18 saniye donarak bakakalmıştı kadın. Uyanması için elimi gözlerinin önünde, suratına paralel olarak birkaç kez salladım. Kendine geldi. Gözleri sensörlüydü Huriye Teyze'nin hareket olmayınca tasaruf edip beynini kapatıyordu...<br />
<br />
Biraz kekeledikten sonra, 'evladım siz öteki mahallede oturmuyor musunuz? Tuz istemeye taaa oralardan buralara mı geldin?' Huriye teyze biraz anlayışsız bir kadın olmuştu. Yaşlılık işte bunatmıştı garibimi. Ben aklımdan bunları geçirirken, o hâla konuşuyordu. Ben de dayanamadım. 'Alt tarafı tuz istedik be kadın, sanki tuz değil de kız istedik.' Ailenin hiç kızlarının olmaması olayın daha da sertleşmesini önlemişti. Derken seslerimizi duyan Faik Amca kapıya geldi. Ne olduğunu anlamak adına beni içeri davet etti. Asıl niyetimi anlatıp olayı bir an önce tatlıya bağlamanın derdindeydim. 'Faik amcacığım az önceki anlaşmazlık için kusura bakmayın. Benim asıl niyetim sizi almak. Bu devirde sizin gibisini bulmak çok zor. Gelin komşu olalım. Hayıııır. Gelin ve komşu değil. İki komşu olalım.' O da Huriye teyze gibi donmuştu. Anlamaya çalıştı. Yapamadı. Anlattım. 'Bizim evin yanındaki ev varya? 'eeee' işte orası satılık. Benim durumum olsa üst katınızı satın alıcam. Kiralamaya yanaşmıyor ev sahibi. Yani tek seçeneğimiz, yan tarafımızdaki evi satın almanız. Ne dedin he mi?' Önce karısına baktı eliyle ampul değiştirircesine benim delirdiğimi anlatıyordu. Yazıklaar olsundu.<br />
<br />
'Tamam zoru seviyorsunuz demek ki, sizin anladığınız dilden konuşucam. Çantamda tamı tamına iki bin TL var. Teklifimi kabul ederseniz sözleşme bedeli olarak bunu vericem. Komşum olduğunuz her ay için de tam 50 TL alacaksınız. Bu cömert teklifime var mısınız?' diye sordum. Aslımda blöf yapıyordum. Zira çantamda tamı tamına 17,85 TL vardı. Neyse, diğer odadan bizi dinlemekte olan, yani kapıları açık olduğu için bizi duymakta olan Faik-Huriye çiftinin iki oğlu, Serkan ve Sercan üstüme öyle uçmuşlardı ki, ben ömrümde böyle uyumlu ikili görmedim. Ulan sen bizi ne sandın? sorusunu müteakiben birkaç beyin fırtınası eseri çıkmış olan sözcüğe cevap veremeyişim bende de minik bir donmaya neden olmuştu. Faik amca evlatlarını sakinleştirip az önceki hareketi tekrarlamıştı.<br />
<br />
Ama helal olsun çok iyi, söz dinleyen evlatlar yetiştirmiş. Bırakın deyince bıraktılar. Yani sekizinci söyleyişinde...
Faik amca, anladığım kadarıyla, çıkabilecek herhangi bir cinayeti önlemek amacıyla, teklifimi cevapsız bırakıp, gel ben seni evine bırakayım dedi. Yolda konuşuruz biraz. Ama önce benzin alalım dedi. Moralim bozulmuştu. Benzinliğe geldik. 'Sen söyle 30 liralık doldursun, ben ödemeyi yapıp geliyorum' dedi. Bir şey demedim. Sustum. Pompacı geldi. Sormasına fırsat vermeden '30 liralık' yanıtını verdim. Ama hiç durur mu? İlla soracak ya 'kurşunlu mu, kurşunsuz mu?' diye sordu. Canım sıkılmıştı. 'Kurşuna ne gerek var, sözlerin var ya' dedim. O da donmuştu. Haziranın göbeğinde bu donma akımı hiç hoşuma gitmemişti.<br />
<br />
Evime bıraktı beni Faik amca. Ticari dehâmı kullanmadığıma bin pişman olmuştum. Ama olsundu. Konu bu değildi.
İnsanlık ölmüştü. Komşuluk bitmişti. Nitekim şunu anladım, İnsan kendine yetebilmeli. Artık kimsenin kimseye faydası olmuyor. Ne demişler 'kel, kör, kendi işini kendin gör.' Sakın yardım dilenme kimseden. Anlayan kalmamış hâl ehlinden. Betonermeler kalpleri de betonlaştırmışsa demek ki...
<a href="http://www.delikeci.com/IcerikResim/480/700/20120227183818210.gif"></a><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.delikeci.com/IcerikResim/480/700/20120227183818210.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://www.delikeci.com/IcerikResim/480/700/20120227183818210.gif" height="293" width="400" /></a></div>
<br />Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-24437791485077181582014-06-05T20:22:00.001+03:002014-06-05T20:22:39.140+03:00DEPREM Mİ OLDU? Sürç-ü Fikir'de yazmayalı uzunca bir zaman oldu. Neden mi? Çünkü insanları büyük hasarlar oluşturabilecek depremlere karşı uyarmak istedim. Yani duyarlı bir vatandaş olmak bunu gerektirirdi. Nitekim vermiş olduğum bu mesaj anlayabildiğim kadarıyla amacına ulaşmış görünüyor.<br />
<br />
Yaklaşık iki hafta önce ülkemizin batısı beşik gibi sallandı. Neyse ki korkulan olmadı. Küçük maddi hasarlardan başka zarara uğramadı vatandaşımız. Yapmış olduğum kalem bırakma protestosuyla birlikte, insanlarımız bilinçlendi. Bana bir teşekkür borçlu olduğunuzu vurgulamam gerekir.<br />
<br />
Bunun yanında değinmem gereken bir nokta daha var. Ne mi? Eski depremlerin tadı yok azizim. Eskiden balkonlardan falan atlayanlar olurdu. Ne bileyim mesela, merdivenlerden alelacele koşuşturarak inerken düşüp bir taraflarını kıranlar olurdu. Habercilere de ekmek çıkardı. Ama bu sefer hiç de öyle olmadı. Akşam bültenlerinde depremin şiddetinden ve hangi illerde etkili olduğundan öteye geçilemedi. Gözlerimiz deprem dedeyi aradı. Ah be Işıkara zamansız gittin zamansız. İnsan 'Aah ahh nerde o eski depremler' diye hayıflanmıyor değil. Yaşlanıyor muyuz ne?<br />
<br />
Bu seferkinde yapılan en fazla şu oldu. 'Aloo, hacıı, siz hissettiniz mi? Oğlum burası çok fena sallandı ya laa. Hemen sokağa kaçtık. Yok ben duştaydım. Evet. Bornozum var şu an üzerimde. Evet. Senin üzerinde ne var? Hımmm. Sabahleyin ne yedin? Yaaa, deme öyle... Hahah aptal şey. Pisliksin biliyosun di mi? Bir şey sorucam sen kimsin lan? Yoo tanımıyorum. Ayyy depremden dolayı hatlar karıştı, çok özür dilerim. İyi günleeer. Kalın giyin kalın.' Valla hangisi daha büyük felâket bilemedim.<br />
<br />
<br />
Peki ben depreme nasıl yakalanmıştım? Gelelim bu meseleyee. Nedense o esnada döner koltukta oturuyordum. Hayır döner koltukta oturmuyordu. Ben koltukta oturuyordum. Sabahında kahvaltımı biraz baştan savma yapmıştım. Tam da bu sebepten dolayı açlıktan başımın döndüğünü sanmıştım. Ne kadar da safmışım. Karnım aç değilmiş ki! Döner koltukta problem var sanıp hemen normal sandalyeye oturdum. Sandalyenin anormali de mi var demeyin. Üzülürüm. Her neyse. Birkaç saniye önce elime yüzüme sürdüğüm limon kolonyasının esansının yoğunluğundan başım dönmüş meğerse. Öyle şey mi olur demeyin. Ya da deyin bence olur çünkü. Başımın dönmeyip de deprem olduğunu anlamam hayli zaman aldı. Bir gün bu ikisi arasındaki farkı anlayamadığım için telef olucam sanırım. Neyse efenim, baktım ki deprem oluyor. Yaklaşık kırk saniye sürdü mağlumunuz. Ben 25. saniyede depremin farkına vardım ve hemen telefona atılıp bu anı ölümsüzleştirmeye karar verdim. İnsanın o sallantıda selfie (özçekim) çekmek pek aklına gelmiyor işte.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-MPb79zMGPAg/U5CgSw7nafI/AAAAAAAAApg/ZHcwaxVGLls/s1600/20140601_193704.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-MPb79zMGPAg/U5CgSw7nafI/AAAAAAAAApg/ZHcwaxVGLls/s1600/20140601_193704.jpg" height="400" width="300" /></a></div>
<br />
<br />
Peki ben bu kadar ciddi bir konuyu neden makaraya alıyorum? Çünkü bu deprem bir bedduanın tezahürüymüş. Ve buna inanan büyükçe bir kesim var. Saygı duymak mümkün müdür bilmiyorum. Ben duyamadım işte. Bu konudan memnuniyet duyanlar olduğu için kınayla karşılık vermem gerekirdi. Ama yazıyla verdim işte. Turayla yanıt vermek namerde düşerdi zîra.<br />
<br />
<b><span style="color: blue;">Bu söylenene inandıklarını söylediklerinde ben: (Temsili)</span></b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://i.imgur.com/q81jz.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://i.imgur.com/q81jz.gif" height="273" width="400" /></a></div>
<br />
Olum buna harbiden inananlar var yaa. Ahahah. Özür dilerim, sinirlerim bozuldu.<br />
Allah kâza belâ vermesin dostlar. Kalın sağlıcakla..Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-3094702442457091372014-02-27T18:28:00.000+02:002014-02-27T18:35:58.307+02:00DÜĞÜN VAHŞETTİR! Geçtiğimiz günlerde bir düğüne katıldım. Uzaktan mı akrabaymış yoksa dıdısının dıdısının dıdısı mıymış, yoksa topyekün hepimiz miyop muymuşuz bilmiyorum. Bir gerçek varsa o da düğün esnasında orada bulunmuş olmam.<br />
<br />
Bir pazar günü, birilerinin aklına uyup gittik düğüne. Düğün evi ziyadesiyle kalabalık. Ortalıkta masalar kurulmuş. 4 Kişilik masalarda sıkış tepiş yemek yiyen insanlar var. Hatta öyle ki masaya sığmamış olan bir çocuğu annesi masanın altına sokmuş. Çocuk kaşığı annesine veriyor, annesi kaşığa kuru fasulye doldurup çocuğa veriyor, çocuk kaşığı alıp ağzına götürüyor ve tekrar annesine veriyor. Süreç bu şekilde işlemeye devam ediyor. Bu durumu gören zavallı bense, her an bir savaşın çıkabileceği çıkarımında bulunuyordum.<br />
<br />
Etrafta yemek yiyen insanlara hizmet eden köleler var. Sürekli boş ve dolu tabakları taşıyorlar. Diğerleri ise hunharca yemeklerini yiyor ve bu kölelere emirler yağdırıyordu. 'Aptramann koş kızartma getir oğlum, aşçıya söyle bol koysun.' gibi ifadeler en hafifleri. Bu nedenle artık ayakçılar köleleştirilmişti. Biz de masalardan biri boşalınca gidip oturduk. Önümüze sürekli yemekler geliyordu. Bu sefer köleler bize hizmet ediyordu. Bu durum hoşuma gitmiş olmalı ki yemeğin bitiminde bir takım köleler tarafından ayaklarım yıkanıyor, boyun bölgeme masajlar yapılıyordu. Tamam yapılmıyordu ama gidişat o yöndeydi yani, bu ne izzet ikram azizim. Bir ülke doyar bu düğünle.<br />
<br />
Derken hurraa kalabalık bir anda ayaklandı. Yürüyün gelin almaya gidiyoruz. Sanırsınız ki kavga var oraya akın edicez. Gelenektendir, buralarda gelin almaya giden konvoydaki arabalara mendil bağlanır. Biz de arabayı görünce böyle bir manzara göreceğimizi biliyorduk. Fakat mendilin bitip de, arabanın sileceğine ıslak mendil bağlayacağımız hiç aklımıza gelmemişti. Ama konvoydan birileri olduğumuzu ispat edebilmemiz için bu şarttı.<br />
<br />
Gelin evine doğru yaklaştıkça şoförler kornalara yükleniyorlardı. Sanki 'Hahhahahh nasıl da aldık ama kızınızı' gibi nispet yaparcasına yapılan hareketlerdi bunlar. Gelin tarafı ile damat tarafı, sırf bu yüzden birbirine girebilir, bir evlilik başlamadan sona erebilirdi. Neyse, bizi karşılayan bir grup gelin tarafından vatandaş bizi bir yere oturup bir şeyler içmeye davet etti. Yanımda da 70 yaşlarında bir amca oturmuştu. 'Evlat' dedi, 'Sen hangi taraftansın?' 'Ben taraf tutmuyorum amca, iyi olan kazansın' yanıtını verince, konu nasıl oldu da amcanın askerliğine geldi anlayamadım. Eski toprak işte...<br />
<br />
Vakit doldu, gelini aldık arabaya bindirdik. Yolda birçok kez soyguna uğradık. Arabaların önünü kesen bir takım zibidi lobisi tarafından damat hunharca soyuluyordu. Bu da yetmezmiş gibi damat en yakın arkadaşları tarafından hor görülüyor, çeşitli işkencelere maruz kalıyordu. Bir insan niye hâla evlenmekte ısrar eder ki? İşte o an evlenmenin ne kadar kötü bir şey olduğunu anladım. Toplum bu durumu hoş karşılamıyordu. Neyseydi. Sonunda yine kornalar eşliğinde damat tarafının hâkim olduğu düğün evine döndük. Damat arabadan indi, âdettendir deyip bir poşetten avuçladığı bozuk para ve şekerleri üzerimize attı. Bir insanın kaşını gözünü yarmaya teşebbüs eden bu câni herife biri dersini vermeliydi. Ama yine boşverdim. En mutlu günüydü sonuçta. Gerçi bana pek öyle gelmedi ama, herkes bunu söylüyordu.<br />
<br />
Akşamında, kına gecesi ve balo birlikte yapılacaktı. Ve akşam olmuştu. Önce bir takım yaratıklar çıktı ortaya. Yanılmıyorsam gelinin bir takım akraba ve dostlarıymış. Her biri etlik tavuk gibi olmasına rağmen, daracık renkli, cafcaflı kıyafetler içerine girmişlerdi. Peki nasıl sığmışlardı? Sığmışlardı da niçin bir yerlerinden et fışkırıyordu? Sonuç olarak 500 ml'lik su şişesinin içerisine girmiş, sadece ayaklarını ve kafasını dışarı çıkarabilmiş bir tavus kuşu gibi duruyorlardı. Bu soruları hallice düşündüm. Sonra herhalde bu kıyafetleri terzi üzerilerinde dikmiştir diyerek bir sonuca vardım.<br />
<br />
Aradan biraz zaman geçmişti ki ellerinde mumlarla yaklaşık 15 genç kız çıktı meydana. Bunlar nispeten insana benzeyen varlıklardı. Şaka maka, heh dedim normal birileri çıktı sonunda. Fakat ellerinde mumların ne işi vardı? Orkestra da 'Yüksek yüksek tepelere' diye bir giriş yapınca, başladılar gelincağızın etrafında dönmeye. Önce değişik ritüellere göre düzenlenmiş bir ayin olduğunu düşündüm. Fakat durum çok daha vahimdi. Geline işkence ediyorlardı. Gelin müzikle ve tuhaf dönüşlerle ağlatılacaktı.<br />
<br />
Fakat geline aferindi. Ağlamıyordu. Ben de içimden diren kız, hadi diye destek oluyordum. Derken gelinin ısrarla ağlamadığını gören kaynana, durumu kabullenememişti. Ansızın geldi ve gelinine biber gazıyla müdahale etti. Zalım kaynana...<br />
<br />
Gelinin ağlamasıyla bu olaylar biraz yatıştı. Ardından damatla gelin dans etmeye başladılar. Dans edenlerin sayısı giderek artıyordu. Fakat tuhaf şeyler de oluyordu. Kız kıza dans eden bir kesim vardı. Bu bizim toplumumuza göre kabul edilebilir bir şey değildi. Derken orkestra kafayı çocuklara taktı. 'Değerli misafirlerimiz, lütfen çocuklarınızı pistten çekiniz.' Sanki yanlış yere park edilen araba onlar. Ya da sanırsınız piste uçak inecek. Tahammülsüzlüğün bu kadarına da pes dedim artık.<br />
<br />
Çok geçmeden, takı merasimi başladı. Gelinle damadın yanında, elinde defter olan bir kadınla, kameraman var ve kim ne takarsa kayıt altına alıyorlar. Arada kaynana ters bakışlarla, millete göz dağı veriyor, gözleriyse fel fecir okuyordu adeta. 'Hımm, ben buna çeyrek taktım, bu geldi 50 lira taktı' manasına gelen bakışlardı bunlar. Çok samimi bir toplumuz vesselam.<br />
<br />
Arkasından eğlence devam etmeye başladı. Artık daha oynak bir şeyler çalıyordu. Bazı tanıdıklar beni zorla oynamaya davet ediyorlardı. Bunu hep yapıyorlar. Ben de benim bilmediğim bir dans yeteneği olmalı... Israrlara uymayıp kenarda durmaya devam ettim. Sonra halaya katılmamı istediler. İyi de kardeşim kimin halasına? Ortalıkta hala falan yoktu ki. Varsa da ben tanımıyordum.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-Conlf9T1mhw/Uw9nDkwWiQI/AAAAAAAAAo0/1uzPwSeM2vA/s1600/p_11013_o.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-Conlf9T1mhw/Uw9nDkwWiQI/AAAAAAAAAo0/1uzPwSeM2vA/s1600/p_11013_o.jpg" height="265" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
Eğlence tüm hızıyla devam ediyordu. Fakat bu işte bir yanlışlık vardı. Ayıptı ulen. İnsandık sonuçta. Nasıl bu kadar vurdumduymaz olabiliyorduk? Şimdi soruyorum size: <span style="color: red;">Sevenleri sevdiğine vermediler diye göbek atarken, içiniz cız etmiyor mu? </span>Ben ömrümde böyle zulüm görmedim. Düğünmüş, böyle düğün mü olur? İnsanların duygularını târu mâr etmeye ne hakkınız var?<br />
<br />
Bu zulme artık birileri dur demeli. Ey yetkililer, Cumhurbaşkanım, Başbakanım, Meclis Başkanım, değerli Türkiye Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Yürütme Kurulu, sizleri göreve davet ediyorum. Gelin bu işe bir dur diyelim. Duydun mu gelin? Ohooo, kime ne anlatıyosun ki...<br />
<br />
Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-22477985497016662172014-02-17T23:57:00.000+02:002014-02-18T00:12:58.818+02:00TUHÇİ AVM RÖPORTAJI Bu seferki yazımda sizleri Tuhçi AVM ile buluşturuyorum. Evet, Tuhçi AVM'nin patronu Sayın Fahri TUHÇİ ile ibretlik bir röportaj gerçekleştirdim. Kendisine bu şansı bana tanıdığı için teşekkür ediyorum.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Geçtiğimiz günlerde, bu röportajı gerçekleştirebilmek amacıyla, kendisinin ziyaretine gittim. Dükkana girdiğimde içerisi çok kalabalıktı. Herkese bir şeyler ikram edilmişti, hatta içlerinden bazıları okey oynuyorlardı. İçeride elinde çay tepsisiyle bir adam dolanıyordu. 'Bu nasıl AVM la?' sorusuyla, kafamda küçük bir boğuşma yaşadım. Sonrasında yanlış dükkana geldiğimi fark edip, derhal orayı terkettim. Bir kahvehanenin AVM'ye dönüşme hikayesi, erkenden son bulmuştu.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sonrasında yan tarafında bulunan asıl adrese ulaştım. Dükkanda Hasan Bey vardı. Patronunun nerede olduğunu sordum. 'Kendisiyle bir randevum vardıda.' dedim. Çok geçmeden Fahri Bey teşrif ettiler. Kısa bir tokalaşma evresinden sonra Fahri Bey'in ofisine geçiş yaptık. Kendisine kısa bir müddet te olsa, beni bekletmesinin hiç hoş olmadığını söyledim. Önce güldü. Sonra telefonuna sarılarak birilerinden iki çay istedi. </div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-t4Cj7s-0NmU/UwKBmiDsaOI/AAAAAAAAAoU/lS4JpQWLzvE/s1600/20140215_202058.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-t4Cj7s-0NmU/UwKBmiDsaOI/AAAAAAAAAoU/lS4JpQWLzvE/s1600/20140215_202058.jpg" height="240" width="320" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sinirim bozulmuştu. Bu da ne demekti? Hemen bakışlarımı üstüne yönelterek bunun bir hakaret olup olmadığını sordum. Yine gülüyordu. 'Bir çayla bana sahip olabileceğinizi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz bayım' diyerek, fakir ama gururlu bir insan olduğumu vurguladım, altını çizdim ve kendisine sirayet ettirdim. Fakat sonrasında muhabbet uzayınca, birkaç bardak daha çayını içtim kendisinin. Allah kabul etsin. Ölmüşlerinin canına değsin.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
'Fahri Bey (Soldaki) ve Pek Kıymetli Eşi Hanımlar'</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-P0-fabYbQ64/UwKFCJsRo9I/AAAAAAAAAog/gd6VOPBAT2E/s1600/1530476_10201295374402617_1750226420_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-P0-fabYbQ64/UwKFCJsRo9I/AAAAAAAAAog/gd6VOPBAT2E/s1600/1530476_10201295374402617_1750226420_n.jpg" height="223" width="400" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Fazla uzatmadan genç iş adamıyla gerçekleştirdiğimiz röportajı sunmak istiyorum.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b><u>Soru:</u> <span style="color: red;">Faaliyet gösterdiğiniz alanlar ve misyonunuzdan bahsedebilir misiniz?</span></b></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Tuhçi Avm olarak telekominikasyon, market ve internet cafe gibi temel alanlarımızın yanında iletişim, gıda ve hizmet sektörlerinde faaliyet göstermekteyiz. Babamdan devraldığım bu dükkanı her geçen gün biraz daha büyütmek için çaba sarfediyorum. Farklı sektörlerde de faaliyet göstererek paralel bir büyüme güdüsüyle hareket ediyoruz. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b><u>Soru:</u> <span style="color: red;">Sizin için ticarette öncelikli olarak ne gelir?</span></b></div>
<div>
<b><span style="color: red;"><br /></span></b></div>
<div>
Pek tabi olarak kar elde etmek gelir. İşletmenin devamlılığının sağlanabilmesi için bu şarttır. Kar elde etmeyen bir işletme düşünün, böyle bir işletme hizmet ya da katma değer üretebilir mi? Ya da ne kadar üretebilir? Kar bu yüzden önemlidir. Bu da bizim için daha iyi hizmet edebilmemizin sigortasıdır. Ne kadar çok kar elde edebilirsek, halka o kadar iyi hizmet edebilir ve fırsatlarımızı sunabiliriz.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b><u>Soru:</u> <span style="color: red;">Günümüz global dünyasında işletmeler için inovasyon (yenilik) sizce ne kadar önemlidir?</span></b></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Çağın gerekliliklerine kesinlikle tüm işletmeler ayak uydurmak zorundadır. 10 Yıl öncenin kafasıyla bugünü yaşayamazsınız. Yaşamamalısınız. Teknoloji her geçen gün ilerliyor. Dolayısıyla her gün değişen bir dünya var. Bu nedenle yenilik bir işletme için çok önemlidir.Yenilik yoksa ilerleme de yoktur. Yani kısacası, inovasyona ayak uydurmazsanız, ölmeye mahkum olursunuz.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b><u>Soru:</u> <span style="color: red;">Bilişim ve internet alanındaki yeterliliğinizi 10 üzerinden puanlandırırsanız </span></b></div>
<div>
<b><span style="color: red;">kendinize kaç puan verirsiniz?</span></b></div>
<div>
<b><span style="color: red;"><br /></span></b></div>
<div>
<span style="color: red; font-weight: bold;"> </span>11</div>
<div>
<span style="color: red; font-weight: bold;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: red; font-weight: bold;">Biraz fazla iddialı olmadı mı?</span></div>
<div>
<span style="color: red; font-weight: bold;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: red; font-weight: bold;"> </span>Olmadı. Çünkü 10 üzerinden değerlendirmemi istediniz. Ben de 10'un ilk üstü olan 11'i verdim. Yani aslında mütevazilik bile yaptım. Çünkü gayet donanımlıyım. Bir teknik servisle bile boy ölçüşebilirim.<span style="color: red; font-weight: bold;"> </span></div>
<div>
<span style="color: red; font-weight: bold;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-weight: bold;"><u>Soru:</u> <span style="color: red;">Tavuk mu yumurtadan çıkar, yoksa yumurta mı tavuktan çıkar?</span></span></div>
<div>
<span style="color: red; font-weight: bold;"><br /></span></div>
<div>
<span style="color: red; font-weight: bold;"> </span>Hayır. Yumurta fiyatlarındaki artış bizi olumsuz etkilemedi. Çünkü bunun gibi temel tüketim maddelerinde, talep esnekliği, fiyatlardaki dalgalanmalardan fazla etkilenmez. Tabi bunun yanında biz kanatlı hayvan ve yumurta üreticiliği sektöründe de faaliyet gösteriyoruz. Bunu baz alırsanız, bu fiyat artışından avantajımız bile oldu. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b><u>Soru:</u> <span style="color: red;">Böyle sektör adı mı olur?</span></b></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Kanatlı hayvan ve yumurta üreticiliği alanındaki en büyük dezevantajım, her işe yetişemiyor olmam. Bu nedenle biraz sınırlandığımı söylemeliyim. En büyük avantajımız ise, talebin çokluğu ve fazla rakibimizin olmaması. Rekabetin olmayışı bu işi biraz daha cezbedici kılıyor.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b><u>Soru:</u><span style="color: red;"> Benim gibi güçlü, kuvvetli, zeki, ahlaklı, çevik, yakışıklı, sempatik ve <u>mütevazi</u></span></b> <span style="color: red;"><b>bir insanın eniştesi olmak nasıl bir duygu?</b></span></div>
<div>
<span style="color: red;"><b><br /></b></span></div>
<div>
<b> 'Bu soru karşısında memnuniyetinden olmalı ki, boğazına bir şeyler dizildi, bir şey diyemedi ve gözleri doldu kendisinin.' </b><br />
<b><br /></b>
<b><u>Soru:</u> <span style="color: red;">Ne olacak bu Shakhtar Donetsk'in hali?</span></b><br />
<b><span style="color: red;"><br /></span></b>
<span style="color: red; font-weight: bold;"> </span>Artık peşin çalışıyoruz. Faaliyette bulunduğumuz sektörler itibariyle, sürekli yenilenen bir ürün portföyümüz var. Bu nedenle sıcak nakit akışının olması, bizi biraz daha rahatlattığı gibi, sürekli olarak yeni kalem mallar tedarik etmemizi sağlıyor. Bu nedenle döner sermaye çarklarının daha hızlı dönmesi anlamına geliyor.</div>
<div>
<b><br /></b></div>
<div>
<b><u>Soru:</u> <span style="color: red;">Geleceğe yönelik planlarınız nelerdir?</span></b></div>
<div>
<b><span style="color: red;"><br /></span></b></div>
<div>
<span style="color: red; font-weight: bold;"> </span>Dünyayı ele geçirmek.. (Kimin eniştesi?)</div>
Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-42599950977243142042014-02-02T23:30:00.000+02:002014-02-02T23:43:57.677+02:00ŞİFRESİZ YAŞAMAK! Adettendir, aşağı yukarı her blog yazarının yaptığı gibi ben de bir kitap tanıtımı yapayım. Aslında tanımayan yoktur da, yine de değinmek istediğim bazı hususlar var. Kitabı yakın zaman içerisinde yedim, içtim, sindirdim. Üstüne de bir keyif kahvesi içtim. Şifa niyetine...<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Bu kitabı okuyan çoğu insan, birilerine bu kitabı tavsiye ederken 'tek solukta' okuyacaklarını söyler. Evet, bana da öyle dediler. Sonuç mu? Az kalsın ölüyordum. Tek solukta okumakta neyin nesiymiş? Ben tek solukta ancak yarım sayfa okuyabildim. İnsanlarla dalga geçtiğiniz yetmedi mi?</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bu tür sözlere itibar edilmemesi gerektiği hususunun, ısrarla altını çizmek istiyorum. Yok efendim elinden düşürmeyeceksin, yok efendim başucu kitabın olacak falan hepsi yalan. İnanmayın sakın. Memlekette sahtekar dolu. Elinizden pek tabi düşürebilirsiniz. Bunun yanında başucunuzda duracak falan gibi sözler de tamamen provokasyon amaçlı. Hani çocukların tekerlemeleri vardır. Birinde ne diyordu? Portakalı soydum başucuma koydum vesaire vesaire. Bunlar birtakım uydurma laflardır. Daha çocukken bize empoze etmişler. Ama ben bunları yermiyim? Kat'iyen hayır.</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-9NVLHwmeK6U/Uu62PfckZjI/AAAAAAAAAnc/G8IqRCaMepw/s1600/14139add7599016e67c7a1daa004149de_8a9ec9a32e4570b57b0e55e42f7fe1cd_2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-9NVLHwmeK6U/Uu62PfckZjI/AAAAAAAAAnc/G8IqRCaMepw/s1600/14139add7599016e67c7a1daa004149de_8a9ec9a32e4570b57b0e55e42f7fe1cd_2.jpg" height="400" width="250" /></a></div>
<div>
Gelelim kitaba. Kitap Da Vinci Şifresi. Yıllarca best seller listelerinde zirveye oynamış, zirvede kalmış bir kitap. Haliyle bana da o kadar methetmişlerdi ki okumadan geçemedim. Hemen kitabı bulup okumaya başladım. Bir başladım pir başladım. Hatta öyle başlamışım ki sayfalarını bir topaç misali çeviriyorum. Öyle çeviriyorum ki evin içinde cereyandan kapılar pencereler çarpıyor, salonda hortumlar oluşuyor, açılan musluklardan girdaplar zuhur ediyordu. Fena sarmıştı. Tam benlikti yani.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Değişik vurgulamalar. Paganlar, mason ünlüler, kilise bağlantıları zaten epeydir kafa patlattığım konulardı. İşin içine bir de Dan Brown'ın usta anlatımı girince kitaptan kopmak mümkün değildi. Bu konular hakkında önceden bilgi sahibi olmayan insan için belki sıradan bir kitap olabilirdi. Fakat adeta benim için yazılmıştı. İllüminati, Sion tarikatı ve daha niceleri vardı. Daha ne olsundu. Da Vinci, Isaac Newton ve Victor Hugo artık tanınan yönlerinden çok farklı rol üstlenmişlerdi. Bağlanmıştım kısacası.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Artık kitapla aramda duygusal bir bağ gelişmeye başlamıştı. Evdeki okumalarım yetmiyordu. Ben de yolda geçirdiğim zamanı değerlendirmek adına yanımda taşıyordum. Bir gün kitabı yine yanıma aldım, koyuldum yola. Dolmuşuma bindim, boş bir yer bulup oturdum. Hevesim üstümdeyken hemen kitabı açıverdim ve okumaya başladım. Biraz okuduktan sonra yanımda bir amca beliriverdi. Adam yanıma oturmuş fakat ben farkında değilim, öyle kaptırmışım. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Okumaya devam ediyordum. ''Evlat'' dedi yanımdaki amca. ''Ne okuyorsun sen?'' Belli ki muhabbet etmek istiyordu. Fakat ben de kitaba devam etmek istiyordum. Başımdan savmak için ''kitap okuyorum'' amca cevabını verdim. ''Bir adı var mı?'' diye sordu. Nasılsa bilmez de susar diyerek ''Da Vinci Şifresi'' yanıtını verdim. Vermez olaydım. Tam o esnada içimdeki kaşifi öldüren cevabı aldım...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<u><span style="color: red;"> <b>DOĞUM TARİHİDİR DOĞUM</b></span></u></div>
<div>
Normal şartlar altında bu tür cevapları kendim verdiğim için bu sözlerin böylesine kan dondurucu<b> </b>etki yapabildiğini tahayyül edemiyordum. Fakat sen yaşını başını almış adamsın. Da Vinci Şifresi'ne ''Doğum tarihidir doğum'' demek de nedir? Bu cevabı alınca, gözlerinin içine sert sert baktım. ''Bakışlarım sana biraz cesaret verdi mi amca?'' diye sordum. Pek kafa bulacak birine benzemiyordu. Hem kafayı kim kaybetmişti de o bulacaktı? Ama artık ok yaydan çıkmıştı.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bu noktadan sonra okumaya konsantre olamazdım. En iyi yaptığım şeyi yapmaya karar verdim. Makara yapmalıydım. Amca dedim. ''Aslında haklı olabilirsin, fakat ben Da Vinci'nin şifresini daha çok <u>Leonardo1234</u> gibi düşünmüştüm'' dedim. ''Olabilirdi fakat her şeye farklı şifre koymaz bence'' dedi. Ve ekledi. ''O dediğin çok uzun, mesela banka kartı şifresini bir düşün, 4 haneli koymuş olmalı'' dedi. Sonrasında iki damla yaş süzüldü, gözlerimin pınaarına, pınaarına, pınaarına... </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Artık bu muhabbetin önüne geçilemezdi. Dan Brown'ın kastettiği paganların, kiliseyi ele geçirme çabalarının, dünyaya hükmetme arzularının, anagramların, kriptekslerin, opus dei'nin gözümde zerre yeri kalmamıştı. Robert Langdon, Sophie, Jacques Sauniere, Teabing, Fache, Silas ve niceleri gözümde öylesine küçülmüşlerdi ki artık cin ali bile daha ciddi bir yapıttı benim için. Sion tarikatı, kutsal kase ve Da Vinci'ye ise girmiyorum bile. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Amcayla kitap hakkında konuşurken ve tam da saçmalığın nirvanasına ulaşmak üzereydik ki ön koltukta oturan, benden bir kaç yaş küçük bir kız, ''o kitabı boşuna okuma bence filmi var onun. Çok güzel, Tom Hanks oynuyor hatta'' diye çıkışarak bana acıyan gözlerle bakıyordu. Artık tam bir enayiydim diyebilirim. Amcanınsa kıza ''ee şifre neymiş?'' diye sorması bendeki kayışın kopmasına, devrelerimin yanmasına ve kulaklarımdan dumanların çıkmasına vesile oldu. Adeta beni benden aldı. Hemen şoförden müsait bir yerde durmasını istedim. Fazladan on dakika yürümek, psikolojimden daha değerli değil ya! </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bir daha dolmuşta kitap okumak mı? Aman, aman... Uzak dursun. Hem lakalardan ve kasislerden geçerken gözlerinin şaşı olma ihtimalini de göz önünde bulundurmalı insan. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ayrıca bu espriyi dolmuştakilere yapmadığım için bin pişmanım, aslında müstehakmış onlara bilemedim:</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/YZXal1KkxMM?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div>
<br /></div>
Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-45136243739517736552014-01-28T17:27:00.002+02:002014-02-04T01:17:17.696+02:00DİREN UYKUM! Bu sabah biraz geç uyandım. Aslında erken uyanmıştım. Hem de birkaç kere uyanmıştım. Fakat öyle zannediyorum ki, son zamanlardaki erken kalkmalarımın acısını çıkartmak istedim. Anlatmaya 08:00 itibariyle başlayayım. Öncesi bana kalsın.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Böyle mışıl mışıl uyuyorum. Sessiz sedasız hallerdeyim. Hatta sözün bittiği yerdeyim. Yapayalnızım. Bir ben varım, bir de boynuma dolanmış olan kulaklığın, yanağımda bıraktığı kırmızı iz. Zaten bir gün o kulaklık yüzünden boğulucam sanırım. Hayırlısı diyelim...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b>BU PERŞEMBE İÇİN...</b></div>
<div>
Her neyse. Saat 08:13'te gözlerimi açtım. Hemen saate baktım. Akabinde mamafih bir panikleme yaşadım. Yaklaşık 3.7 saniyelik bir panikleme sonucu fikir yollarım açıldı. Sonrasındaysa bugün işin yok oğlum geçmiş günlerin acısını çıkar dedim. 'Buuu, perşembe için diye haykırdım' ve tekrar gözlerimi kapadım.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b>BU CUMA İÇİN...</b></div>
<div>
<b> </b>Derince bir şekilde uyumaya devam ettim. Normalde çok hafif uyurum. Fakat günlerin uykusuzluğu ve birikimi var. Derken uykulu gözlerle, döndüm rüyamdan. Kimseciklere de sarı laleler alacak halim yoktu çiçek pazarından. Saatse 08:50. Bu sefer olaya vaakıfım. Bilincim açık. Nabzım yerinde. Tansiyonum da makul seviyelerdeydi. Tabiki de pes etmek yoktu. Hafiften doğruldum ve 'Buuuu, cuma için' diyerek kendimi yatağa bıraktım.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b>BU CUMARTESİ İÇİN...</b></div>
<div>
<b> </b>Gafilce uyumaya devam ediyordum. Fakat nitekim saat 09:32 de tekrar uyandım. Saate baktım ve yetmez dedim. Günlere isyanım vardı. Acısı çıkarılmalıydı. Yine hafifçe doğruldum ve 'Buuuu, pazar için' diyerek kendimi yatağa bıraktım. Tam gözlerimi kapıyordum ki 'Durr Tansel' dedim. Cumartesiyi atladın. Aynı hareketi cumartesi için tekrarladım. Uyudum, uyudum ve uyudum...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b>BU PAZAR İÇİN...</b></div>
<div>
<b> </b>Saat 10:01'i gösteriyordu. İstemsiz bir şekilde tek gözüm açıldı. Diğer gözüm açılmamak için direniyordu. İllüminati sembolü gibi olmuştum. Olmazdı, delikanlıya tersti. Hemen diğer gözümü de açtım. Doğruldum ve 'Buuu, pazar için' diyerek kafamı yastığa gömdüm. Artık kafam yastıkta bir çukur oluşturmuştu. Olsundu. Uyku tatlıydı...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b>BU PAZARTESİ İÇİN...</b></div>
<div>
Hunharca uyumaya devam ediyordum. Günlere derslerini vermekle meşguldüm. Saat 10:45 sıralarında kapının zili çaldı. Zil de öyle bir bağırıyordu ki, palaspandıras uyandım. Doğruldum. Kalktım. Dimdik ayaktaydım . Dağ gibi adamım vesselam. Gidip pencereden dışarı baktım. Kimse yoktu. Hava da biraz tuhaftı. Telefonumun şarjının %10'a düştüğünde, ayarladığım ekran ışığı gibiydi. Gocunmuştu belli ki geç uyanmama. Hali hal değildi. Dokunsam ağlayacaktı.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Gidip kapıya baktım. Gelen karşı komşumuzdu. Biraz esnek bir halde (esneyerek), buyur teyze dedim. Annen var mı oğlum dedi. Gülüyordu. Bu ne biçim soru teyze? Annem olmaz olur mu? Ne anlatmaya çalışıyorsun. Çıkar ağzındaki baklayı. Beni leylekler mi getirdi? Diyerek septik düşüncelerle üstüne gidiyordum. O ise bana umarsızca 'Evdeyse çağırıversene' diyordu. Ben de durur muyum? Yapıştırdım lafı. 'Teyzem gillerde kaldı onlar bugün' diyerek yolladım evine. Aslında cevabım doğruydu. Fakat yine de yapıştırmıştım işte. Ne yani olamaz mı?</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Hemen yatağıma döndüm. Havada da şimşekler çakmaya başlamıştı artık. Bu havada da ne uyunurdu bee. Hiç gecikmeden 'Buuu, pazartesi için' diyerek atladım yatağa. 5 Saniye geçmemişti ki zil tekrar çaldı. Cik cik cik cik... Zile fitil olmuştum. Sesi de bir nebze olsun kısılmıyordu ki. Cik cik ne ulen? Böyle zil mi olur diye düşündüm. Daha erkeksi bir ses olmalıydı. Mesela at kişnemesi sesi fena olmazdı. Biliyorum ki, bir çok insan benimle aynı fikire sahip. Bu kadar talep varken, niçin arz olmaz ki?</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-mRK36nDrM74/UufLpDclLPI/AAAAAAAAAks/KsvQlhUDfuA/s1600/tumblr_static_anti.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-mRK36nDrM74/UufLpDclLPI/AAAAAAAAAks/KsvQlhUDfuA/s1600/tumblr_static_anti.jpg" height="306" width="320" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Neyse, en nihayetinde gittim kapıyı açtım. Yine o teyzeydi. Yağmura yakalanmıştı. Fakat geri dönmüştü. Onu o halde görünce 'Saçların mı ıslak? Yoksa, ıslak mı yaşamak' diye sordum. 'Nasıl' diye sorunca içimdeki Teoman ölmüştü.<br />
<br />
Annen ne zaman gelir diye soruyordu bu sefer. Manidar bir şekilde 'Bilmiyorum' cevabını verdim. 'Gelirse söyle, 'Şu, şu, şu, şu, şu, şu, şu, şu, şu, şu, şu... teyzenler öğleden sonra bize misafirliğe gelecekler söyleyiver o da gelsin' diyordu. Maaşallah bu teyzeler silsilesi beni tek başıma iktidar yapabilecek sayıya ve çoğunluğa sahipti. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
İşin ilginç yanı bu kadar ismi aklımda tutup anneme söylememi istiyordu. Çıldırmıştı sanırım. Hayır çok engin ve dingin hafızam olsa da uyku sersemiyim teyzecim. Dur bakalım annem geldiğinde senin bu zili çaldığını hatırlayabilecek miyim? Önce bu sorunu bir çözelim. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Derken parlak zekam, devreye girmişti. Kafamın üstünde bir ampül belirmişti. Benimkisi tasarruf ampülüydü. Ama olsundu. İş görürdü. Hemen telefonumun ses kaydını açıp, telefonu cebime attım. 'Teyzecim rica etsem tekrar söylermisin?' diye rica ettim. Teyze başladı yine, vir,vir vir, vir, vir, vir. 'Tamam teyze dedim. O iş bende, hadi güle güle. Çokta iyi davran kendine.' diyerek evine yolladım. O kadar enerji dolu bir teyze ki, yolda giderken acaba tepesine yıldırım çeker mi diye kaygılanarak, pencereden, evine gidene kadar arkasından baktım. Maaşallah, paratoner gibi kadın. Derken gözüm evine ilişti. Acaba bu kadar kadın evine nasıl sığacaktı? Sığsalar, o evde ne yapacaklardı? Mahalleyi illegal bir örgütlenme mi bekliyordu? Tüm bu sorular cevabını yakında bulacaktı. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bense yatağıma dönüp yine uyumaya çalıştım. Fakat ne mümkündü? Konsantre olamıyordum. Mahallenin tüm teyzeleri kafamda horon tepiyordu. Artık uyku bana haramdı. Gözlerim gaflet uykusundan uyanmıştı. Uyandırılmıştı. Artık bana tek lazım olan kahvaltıydı. Şu saatlerde kendimi toparlamaya çalışıyorum. Az sonra da zili sökücem...</div>
Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-63323355953486969122014-01-26T01:09:00.000+02:002014-01-26T01:15:48.097+02:00KAPTAN'IN ÖZÜR DEFTERİ! Sevgili okur, bu bir özür yazısıdır. Sevgili okur derken, bu yazıyı sadece sevgili okur diye bir yargı çıkarmayınız. Yok öyle bir sevgili. İstirham ederim. Bu konuyu netliğe kavuşturmak benim için önemliydi. Sanırım artık konuya girebilirim. Evet giricem.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Bu gece bir arkadaşa şaka yaptık. Şakanın sonucunda bir gönül kırıldı. Bu kırıklığı bertaraf etmek maksadıyla bu yazıyı kaleme alma gayreti içerisindeyim. Umarım başarılı bir sonuç elde ederiz.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-NmsX9t40JEU/UuRC1RcfqCI/AAAAAAAAAkc/oBk1XCE1sw0/s1600/1535652_10202760481318209_2141870280_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-NmsX9t40JEU/UuRC1RcfqCI/AAAAAAAAAkc/oBk1XCE1sw0/s1600/1535652_10202760481318209_2141870280_n.jpg" height="319" width="320" /></a></div>
<div>
Şakanın kurbanı değerli arkadaşımız, kardeşimiz, kaptanımız, kıymetli hocamız Fahri Çayır. Yanda fotoğrafını görüyorsunuz. Tipinden asalet aktığını düşünüyor olabilirsiniz. Haklısınız da nitekim. Ne kadar da yakışıklı değil mi? Yeni nesil onun eseri olmasında kimin eseri olsun? Alnında bilgilerden bir çelenk yok mu sanıyorsunuz? Bir matematik hocası kolay mı yetişiyor Allah aşkına? Asla, kat'a zinhar... </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Velev ki yetişiyor, hepsi Fahri hoca kadar karakterli olabilir mi? Velev ki karakteri düzgün, Fahri hoca kadar zeki ve disiplinli aynı zamanda da hitabet kabiliyeti kuvvetli olabilir mi? Sizce bir balığa, karada yüzmesini söylemek mantıklı mı? Evet bu örnek buraya olmadı. Ama olsun, konumuz bu değil.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bu geceyi yaşanmamış sayabiliyor muyuz kaptan? Umarım sayabiliriz. Tabi ikinci yarısını. İlk yarısı gayet iyiydi. En azından bizim açımızdan. Neyse. Öncelikle şakayı abartan U.T.- F.K. ve S,T. isimli şahısları esefle kınıyorum. Daha önce de senin ihtar ve uyarılarına rağmen çeşitli şaka girişimleri olmuştu. Yani arada gereksiz sululukları olmuyor değil. Sanırım hiç büyümeyecekler. Onları bu şekilde satmamın akabinde kendime de bir pay açmak istiyorum. Tamam benim de minik bir payım olmuş olabilir. Fakat önemli olan faturanın azmettiriciye kesilmesi gerektiği hususu. Hattı zatında, nedense taşın altından hep o çıkıyor. Eminim yine o çıkacaktır. ( Kapo'lar affedersiniz çok pis sattım sizi, ahaha )</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Her neyse, sonuç itibariyle kötü ve gereksiz bir şaka oldu. Zamanlama açısından da yanlış bir seçim olduğu kanaatindeyim. Fakat senin de bizi seviyesizlikle itham etmen hiç hoş olmadı. Hadi diğer 3'ü neyse de benim ne seviyesizliğimi gördün olum? Mahkemeye verip sürüm sürüm süründürmediğimin bir sebebi varsa o da vicdan azabı çekiyor olmamdır. Mesela bu cümle seviyesiz ithamların hüküm sürdüğü, at koşturduğu, hakimiyet kurduğu bir cümle. Ben sana böyle bir şey der miyim? Evet dediğini duyar gibiyim. Çok teessüf ederim.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Vicdan azabı çekme hususunda sanırım ciddiyim. Moralim bozuk. Yarım saattir Ferdi Tayfur dinliyorum hatta. Durumu tahayyül edip, ciddiyetini kavrayabiliyor musun? Ama ne şarkıları varmış be? Şu an gelecekteki sevgilimi bile özlüyorum. Beni bu hallere düşürmen hiç hoş değil. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Hem olaydan yalnız mağlum dakika kadar öncesini bir hatırla. Pes'te nasıl bir ders vermiştik S.T ve F.K'ya. Arap atı gibi açılacağımızı ve onlara derslerini vereceğimizi söylediğinde, nasıl da hunharca gülmüşlerdi. Ani başlayan sağanak misali, Madrid ataklarında hop oturup, hop kalkmışlardı. Biz ise ender gelişen Barcelona ataklarında çocuklar gibi şendik. 2 Kaptan onları nasılda dize getirdik? Hatırlasana, F.K. maçı kaybederlerse Aydın'da neler yapacağını söylemişti. Tamam bunu yapmayacaktı ama komikti be. Hem son dakika golüyle fişlerini nasılda çektik ama? Penaltı da öyle kullanılır işte. Takdiri hakettiğini belirtmem gerekir.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Şimdi ayran içtikte tahteravana mı bindik? Bu söz de böyle değildi sanki. Neyse bir önemi yok. Velhasıl pek kıymetli Fahri hocam, kısacası şahsım ve diğer 3 kaptan adına zaatı şahanelerinden özür diliyorum. Bu üçlünün adına, bir daha böyle gereksiz sululuklar yapılmayacağını taahhüt eder, esenlikler dilerim. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ve siz, evet siz geri kalan 3'lü, bu olayın müsebbibi olmaktan gurur duyun. Özellikle çeyrek kod adlı şahısa sesleniyorum. Ayıp değil mi U... Neyse bu vak'adan kendime de pay çıkarmıştım, suçu paylaşıyorum. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Evet kaptan, büyüklük sen de kalmasın mı? Yetişkin olmak bunu gerektirmez mi? Ne yani evlerimizi ateşler mi salsın? Yuvalarımız mı yıkılsın? Birliklerimiz mi bozulsun? Gel he de çözelim şu işi. Ha bu beddualara he deme aman diyim. Bir de seninle uğraşmayalım. Bu özre he de ki. Yeni maceralara atılalım. Fotoğraflı motoğraflı. Tıpkı eski günlerdeki gibi. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ferdi de baydı yalnız. Pek tarzım değilmiş. Neyse çağrıya kulak verelim. Ayıp etmeyelim. Hem biz seni bir başkası yerine niye koyalım olum? Onun yeri ayrı, hem dün gece bana neler yaptılar bir bilsen... Her neyse, dediğim gibi büyüklük sende kalsın. Çünkü olgunluk en çok ta sana yakışıyor kaptan...</div>
Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-85884604896421165792014-01-23T17:42:00.000+02:002014-01-25T02:04:49.152+02:00TOPLUMA MAL OLMAK!<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Bugün 23 ocak 2014. Tarihte bugün kesin yine büyük olaylar yaşanmıştır. Ya da yine ipe sapa gelmez olaylar gazetelerin tarihte bugün başlıklı köşelerinde yerini almıştır. Amacım tarihe şahitlik etmeniz ya da hattı zatında tarihe tanıklık etmeniz değil. </span><br />
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Tarihi belirtmekteki amacım bu yazıyı daha sonra okuyunca ''vaay be, zaman ne hızlı akıyor'' diyebilmek. Size de hiç samimi gelmedi öyle değil mi? Haklısınız.</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Neyse konuya gireyim. Yaklaşık 32 saattir kendimi eve kapatmış bekliyorum. Bunu yapmaktaki amacım, atmosfere salınan sera gazlarına tepki göstererek bir dur demekti. (Tabi yağışlı havanın da minik bir etkisi olduğunu söylemeliyim.) Duyarlı bir vatandaş olmak bunu gerektirirdi. Kendimle kıvanç duyuyorum. Huzurluyum.</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> İşte bu şekilde tüm dünya için kendimi feda etmiştim ki, aklıma bir soru takıldı. Dünya ve dünya halklarına ben bu fedakarlığı yaparken ben kimin umrundayım ki? Sonra ''yapma ama dostum, bir iyilik yapıyorsan karşılık beklemeden yapmalısın'' dedim. Fakat duygusallığım üstümdeydi. Bir çırpıyla çıkarmaya çalıştım. Olmadı. Yapamadım. Adeta üstüme yapışmıştı.</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span style="font-size: large;"> Bilgisayarımı açtım, bir twitter'a göz atayım ne var ne yok diye dedim. O da neydi? Yuuuhtu. Püüüh'tü. Cık cık'tı. </span><span style="font-size: large;">Belki biraz oha falandı. Neredeyse 10 kişi yokluğumu fırsat bilip takibi bırakmıştı. Yazıklaar olsundu. Facebook'ta da durum aynıydı. Esasen ilk girdiğimde 3 ileti vardı. Ve 'heh' dedim, 'birileri farkıma vardı.' Tıkladığımda gördüğüm manzara dehşet vericiydi. Uuuuuhh'tu. Ağğhhh'tı. Piiiğğh'ti. 3'ü de farklı kişilerden gönderilmiş oyun istekleriydi. Aslında denenebilirdi. Ama olmazdı... Blog'uma bakmaya cesaret dahi edemiyordum artık.</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Haleti ruhiyemde, apansız sorularla hunharca boğuşuyordum. Sonra dedim ki, kardeşim sosyal medyayı ne kadar ciddiye alabilirsin ki. Çık dışarı, işte gerçek hayat orada. Fena fikir değildi. Fakat yokluğum bir şekilde farkedilmeliydi. Ayıptı. İnsanlık ölmüş müydü? Neydi?</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Penceremdeki güvercin, tahta masam, boş şişeler (su şişeleri-cam- cam sağlıktır) can dostum çomar, ne ayaksınız oğlum siz?</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Tatlı komşum Ayşe teyze, emekli Salih öğretmen size de yazıklaar olsun. İnsan bi arayıp sorar öldün mü, kaldın mı diye? Hoş, böyle bir soru sorsanız sizinle ilişkimi keserdim, orası ayrı tabi. Yaşınızı başınızı almış insanlarsınız, sakın böyle sorular sormayın bana. İstirham ederim sormayın. Hatta istihdam bile ederim. Korkulur benden, ben yok muyum beeen? Harbiden yok muyum la ben? Niye arayıp soran yok olum beni?</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-wu89aknz6ZI/UuE3LRqyRxI/AAAAAAAAAkM/iG4Tv6O2z2U/s1600/1520785_575310449209714_2146499572_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-wu89aknz6ZI/UuE3LRqyRxI/AAAAAAAAAkM/iG4Tv6O2z2U/s1600/1520785_575310449209714_2146499572_n.jpg" height="497" width="640" /></span></a></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Hadi şimdiye kadar saydıklarım neyse de, kardeşim ailemle aynı evde kalıyorken onlar da mı sormaz insanı. Bu da mı gol değil? Peki arkadaşlarım, dostlarım, öğrencilerim, uzak-yakın akrabalarım? İki gündür kapıda bekliyorum. Kendime mektup yazdım sırf postacı gelsin, kapımı çalsın da kapıda iki muhabbet edelim diye. Yok, o da gelmedi. </span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Öyle bir haldeyim ki, dokunsanız ağlarım. Tabi nereden dokunduğunuza da bağlı. Mesela karnıma dokunsanız gıdıklanır gülerim ben. Ahahayy, bak dokunmuşsunuz gibi hissettim gülüyorum şu an.</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Neyse, biraz ciddi olun. Çok yanlızım zaten, yanlızlık başıma vurmuş olmalı ki yalnız yazacağıma yalnışlıkla yanlız yazıyorum. Sanırım bir de yalnışlık değil yanlışlık olacaktı o. Varın halimi siz tahayyül edin. Arı sütü gibi temiz bir Türkçe kullanmak varken ne hale geldim. Bu işte bir yalnızlık var...</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Derken, düşündüm kimse arayıp sormuyor tamam da, hiç operatör de mi mesaj atmaz. Açıp telefonu kontrol ettim. Geçen telefonuma güncelleme atarken, sim kartı çıkartmıştım. Takmayı da unutmuşum ya la. Hattı takıp telefonu bir açtım. 13 Cevapsız arama, 8 tane sms biri operatörden. Buradan arkadaşlarıma sesleniyorum. Kardeşim sapıkmısınız la? Baktınız kapalı niye ısrarla arıyosunuz. Gelin evden alın. ayıp sizin yaptığınız bee...</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Hem canıma doydum artık, tek başıma küresel güçlere karşı meydan okumaktan. Burama geldi. (Takribi olarak boğaz dolaylarım oluyor) Dünyayı ben mi kurtarıcam kardeşim, dışarı çıkıyorum ben. Artık topluma mal (A'nın üstüne şapka işareti koyamadım, yoksa ürün mahiyetinde değil yani) olmaktan bıktım. İrade sahibi insanlarsınız, siz de biraz iradenize sahip çıkın. Olmaz ki ama bu kadar. <span style="color: blue;">#direntancello</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Daha az önce eski bir dostum aradı. ''Sen yaşıyo musun ya'' diyor. Oğlum bak öldüm de söylemiyorsanız çok kötü kalbinizi kırarım, ona göre...</span></div>
Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-74542466788607313812014-01-13T22:22:00.001+02:002014-01-13T22:22:18.805+02:00Blog Deposu Blog Yarışması 2014 Başlıyor<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-OMfm6Ar78C0/UtRI38fO1VI/AAAAAAAAAi4/SwcL9Ci63Tk/s1600/blog.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="http://1.bp.blogspot.com/-OMfm6Ar78C0/UtRI38fO1VI/AAAAAAAAAi4/SwcL9Ci63Tk/s320/blog.jpeg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Değerli arkadaşlarım, an itibariyle bir blog yarışmasına katılma kararı almış bulunmaktayım. Bu nedenledir ki, Blog Deposu'nun düzenlemekte olduğu bu yarışma için, diğer blog yazarı arkadaşlarımın da haberdar olarak bu yarışmaya katılmalarının isabet olabileceğini düşünmekteyim. Ben boyumun ölçüsünü almak niyetindeyim. Buyurun beraber alalım. İlanı incelemek için <a href="http://blogdeposu.blogspot.com/2014/01/blog-deposu-blog-yarsmas-2014-baslyor.html"><span style="color: orange;">buraya</span></a> tıklayabilirsiniz.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Ve pek kıymetli okur kardeşlerimiz, küçük bir tık ile bizlere destek olabilirsiniz. Olmazsanız da canınız sağolsun azizim. Sizden kıymetli değil neticede. Alt tarafı bir yarışma. Ha, unutmadan hatırlatayım. Daha önce başarmıştık. </div>
<br />Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-70104531411000542312014-01-08T20:10:00.001+02:002014-01-08T20:23:32.339+02:00HASTALIK DEDİĞİN NEDİR? Çok mu mutsuzsunuz? Sevgilinizden mi ayrıldınız? Artık dünya sizin için çekilmez bir yer mi oldu? Depresyonda mısınız? Pesimist biri mi olup çıktınız? Bana ne kardeşim bundan, gidin acınızı kendi içinizde yaşayın. Sanki yeterince derdimiz yokmuş gibi...<br />
<br />
Evet hasta oldum. Derdim bu. Grip oldum ben grip. Aslında, belki de nezle olmuş ta olabilirim. Oldum olası karıştırıyorum zaten bu ikisini. Her neyse işte hastalık hastalıktır. Ama boşverin üzülmeyin, yakında geçer nasılsa. Fakat zaten üzülmemiştiniz değil mi? İşte siz busunuz. Şuncağızcık bir samimiyeti bana çok gördünüz. Öyle olsun bakalım.<br />
<br />
En zor olanı ne biliyor musunuz? Öksürmek. Hatta öksürememek. Hani böyle tam öksüreceğiniz gelir, tam o an öksürünce ciğerlerinizin yanacağı aklınıza gelir de, siz de bir an kendinizi tutarsınız ya. Heh işte ben onu hiç dikkate almıyorum. Neden mi? Ne bileyim ben, ne saçma sorular soruyorsunuz ya? Hastayım diyorum uğraştırmayın işte beni. Hey Allah'ım ya...<br />
<br />
<b>Hastalık Esnasındaki Gözlemlerim</b><br />
<b> Salı</b><br />
Salı günü okuldaki işimi bitirip, ilçeme döndüm. Saat 14:00 sularıydı. Eve dönmeden önce arkadaşımın dükkanına uğradım. Biraz oturup muhabbet ettik. Sonra, acıktığımızı farkedince tost yeme kararı aldık. Kısa süre sonra tostlar geldi. Afiyetle tostlarımızı gömdük. Tadı her zamankinden biraz tuhaf gelmişti. Ama fena da değildi hani hacı. Aa çok pardon söylemesi ayıp mıydı? Neyse artık söylemiş bulundum, idare ediniz.<br />
<br />
Aradan iki saat gibi bir zaman geçmişti. Evdeydim. Biraz dinleneyim diyerek şöyle 2-80 uzandım. Baktım bu biraz fazla uzun, 2-10 seviyelerine geçiş yaptım. Aradan çok geçmemişti ki ateşimin git gide yükseldiğini farkettim. Bununla doğru orantılı olarak başımın ağrısı da artıyordu. Ve artık peçeteyle bir bütün haline gelmiştim. Dahası, aramızda duygusal bir bağ gelişmişti artık.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-sbIbKEMzcaU/Us2Sqgi9WgI/AAAAAAAAAio/Cv6W-HWmURo/s1600/6159.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-sbIbKEMzcaU/Us2Sqgi9WgI/AAAAAAAAAio/Cv6W-HWmURo/s1600/6159.jpeg" height="322" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
Akşam 18:00 sularında annem sofrayı kurup bizi çağırdı. Ve ben tok olduğumu söyledim. Fakat hasta olduğumu söyleyemiyordum. Çünkü apansızca fırçalar yeyip durmak istemiyordum. Saat 19:00 dolaylarında oflama ve poflama iniltilerimle odama çekildim. Bari bir film izleyeyim de vakit geçsin düşüncesiyle bilgisayarı açıp bir film izledim. Film biraz ağrılarımı unutturmuştu fakat en nihayetinde bitmişti. Nitekim hayasızca inlemeye devam ediyordum.<br />
<br />
Sonra düşündüm, ben inledikçe bir taraflarım daha mı az ağrıyor? Hayır. Peki öyleyse buna ne gerek var diyerek kendimi sükuta davet ettim. Dedim ki şu neticesi kırık hastalık mı beni yatağa düşürecek? Yapma ama dostum, kendine gel gibi ifadelerle psikolojikmen kendimi az da olsa tedavi etmiştim. Saat 00:30 sularında işlerimi bitirip uyuma kararı aldım. Benim için erken bir vakitti. Ama olsundu.<br />
<br />
<b>Çarşamba</b><br />
Ertesi sabah uyandığımda annem alnımda çay demliyordu. Tüpü boş yere zayi etmeyelim dedi. Peki dedim. Beraber güzelce kahvaltımızı yaptık. Her yerim tel tel dökülüyordu. Bari yine vakit geçsin diye televizyonu açtım. Karşısına uzandım. Gördüğüm manzara kanımı dondurmuştu. Bir kutunun içinde ne kadar çok kadın programı olabilirdi ki sonuçta? Bu kadar ensest olayın bir saat içerisinde haleti ruhiyeme sirayet etmesi karşısında şoktaydım. Hemen televizyonun fişini çekerek kendimi sokağa attım.<br />
<br />
Arkadaşlarımın yanına gittim. 'Bir yerlerde oturup bir şeyler içelim mi?' sorusuna hep bir ağızdan olur yanıtını vermiştik. Mekana gittik, eleman siparişleri sorunca ne kadar yanlış bir karar verdiğimin farkına vardım. Herkes çay, kahve gibi içecekler içerken ben kendimi nane-limon içerken buluyordum. Arkadaşlarım beni sağlıklı olmalarıyla eziyordu. Yazıklar olsundu.<br />
<br />
Yarım saatlik bir birlikteliğin ardından ortamı terketme kararı aldım. Onlara son sözüm şu oldu: 'Siz hiçbir şey yokmuş gibi hapşurmasını ve sonra çok yaşa demesini çok iyi bilirsiniz'...<br />
<br />
Tekrar eve dönmüştüm. Biraz uyuyup uyandım. Akşam yemeği hazırdı. Biraz daha iyi hissediyorum galiba diye kendimi kandırırken içtiğim şehriye çorbasından tarhana tadı alınca acımasız gerçekle yüzleştim. Hala hastaydım ve ağzımın tadı yoktu. O moral bozukluğuyla yine odama çekildim. Gururuma yediremiyordum. Bunu hakedecek ne yapmıştım? Yoksa birilerinden beddua mı almıştım? Kime ne yapmıştım ki? Bu soruların saatlerce cevabını aradım. Sonra 'Allah'ım neden beeeen' diye haykırdım. Şaka lan şaka, yine azıcık nette takıldım, azıcık bir şeyler okudum. Ama fenaydım hani.<br />
<br />
Yatmadan önce annem adaçayı, ıhlamur, ve baldan oluşturduğu bir karışımı içirerek, bunun bana iyi geleceğini söyledi.<br />
<br />
<b>Perşembe</b><br />
<b> </b>Sabah sanki çok işim varmış gibi erken saatlerde uyandım. Annemin verdiği karışım işe yaramamıştı. Duygularımla oynanmıştı. Gittim ve anneme ben senin oğlunum bunu bana nasıl yaparsın. Duygularımla oynamaya ne hakkın var ha? Diye sorunca bana sen iyi değilsin hadi doktora gidelim dedi. Doktor mu? Ne doktoru? Doktor nerden çıktı ki şimdi? Diyaloğunu yaşarken gözümün önünden kocaman hap ve iğneler geçiyordu. Yok yok biraz daha uyuyim geçer diyerek yatağıma döndüm.<br />
<br />
Tekrar uyumuştum. Daha da ötesi bir rüya görüyordum. Bir doktor beni muayene ediyordu. Streteskopu ciğerime dayayıp öksürmemi söylüyordu. Ben de 'Cık' cevabını veriyordum. Öksürsene be adam diye sinirlendi. Ben de anlasana hocam öksürünce ciğerlerim dökülüyor. Yanıyorum diyordum. Sonra iyice hiddetlenen doktor 'Çabuk terket o zaman muayenemi' diyordu. Ben de doğruldum ve 'Doktorlar daa nee bilur, ciğerun aacisuni' diyerek orayı terkettim. Derken uyandım. Benden söylemesi, tıp, dedikleri kadar ilerlememiş. Dikkatli olmakta yarar var.<br />
<br />
Saat öğleden sonra dört civarları hiçbir iyileşme yok. Ben de 'Çivi çiviyi söker' diyerek. Soğuk suda duş almaya karar verdim. Suyu açtım önce ellerimi bir yıkadım, fena değildi. Sonra ansızın suyu vücuduma doğrultunca 5 saniyelik bir şoktan sonra ancak suyu bırakabildim. Anlaşılan pek akıl karı değildi. Suyu biraz daha ılık ve makul derecelere getirince duşumu aldım ve çıktım. Yine bir değişiklik yoktu. Atalarımız da beni kandırmıştı. Çivi çiviyi sökmemişti. Neyseydi. İştahım olmadığı için akşam yemeği de yememiştim.<br />
<br />
An itibariyle biraz daha iyiyim. Hastalık sayesinde de iki günde iki kilo vermişim. Benden söylemesi zayıf olanlar, grip olmayın sakın.<br />
<br />
Bunun yanında bir de baktım ki herkes grip olmuş. Nefret ediyorum bu taklitçilikten. Biraz kendiniz olun. Ne çıkar yani. Moda gibi hastalık mı olur ulen? Hadi dizilerinizdeki kahramanlarınızın giyimini hayatını taklit ediyorsunuz da bu kadarını beklemezdim. Neyse kulağınıza küpe olsun bu. Çekin cezanızı. Ha illa olacaksanız da grip olun. Yok efendim bu sene domuz gribi çok trend. Yok efendim kuş gribi olmayanı dövüyorlar falan. Hiç gerek yok bunlara. Ciddiyim. Hayır sonra ölüyorsunuz mezarınıza kireç döküyorlar. Hiç hoş değil.<br />
<br />
Bir de şükretmesi lazım insanın her haline. İştahsız olduğumuz için yemek yemiyoruz. Lükse bakar mısınız? Hastalık dediğin nedir ki bilhakis açlığın yanında... Birileri bir yerlerde, bir lokma ekmeğe muhtaçken...Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-13000839750902871532013-12-27T18:44:00.000+02:002013-12-27T19:21:04.995+02:00TEKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ! 'Bir ülkede gündem nasıl olur da bu kadar hızlı değişebilir' sorusuna cevaben verilebilecek en somut örnek Türkiye'dir. Türkiye'den kastım yaşadığımız ülke yani. Hayır başına T.C falan koymadım belki anlayamazsınız diye diyorum.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Geçen gün fotoğraflarındaki bayraktan anladığım kadarıyla Burkina Faso'lu bir amca Facebook'tan mesaj attı. Bir de baktım ki kargacık burgacık bir şeyler yazıyor. Hemen Google Translate'i açıp Türkçe'ye çeviri yaptım. Şu yazıyordu: 'Akşam Ezanın'dan önce evde ol, gelirken de iki ekmek al. Unutursan da sakın eve gelme!' Allah Allah dedim. Düşündüm, düşündüm ve düşündüm...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
'Acaba gitsem mi kalsam mı' ikilemini yoğun bir şekilde yaşıyordum. Adam beni evine çağırıyordu. Hem de ısrarla. Bu kadar istediğine göre bir bildiği olmalıydı. Hemen aklıma annemin bana küçükken verdiği nasihati getirdim. 'Tanımadığın insanlar seni çağırırsa sakın gitme emi oğlum.' Kulaklarımda bu söz yankılanıyordu. Maazallah şeker verip güldürebilirdi o amca beni.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sonrasında gitmeme kararı aldım. Zaten yol parasını da denkleştiremeyecektim sanırım. Facebook'u açıp cevap yazdım. 'Afedersin amca birine benzettin galiba' dedim. Hemen cevap geldi. 'Kusura bakma' dedi. 'Seni oğlum sandım.' 'Çok mu benziyo bana' diye sordum. 'Bilakis hiç benzemiyor evlat' dedi. 'Nerelisin' diye sordu akabinde. Türk'üm dedim. Doğruyum çalışkanım diye sıralayamadım. Zira herkesi benim gibi sanabilirdi. Hemen cevap yazdı: 'Madem Türk'sün adının başına T.C koysana be adam' dedi. Çok şaşkındım...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Evet adam resmen Türkçe konuşuyordu. Dayı dedim 'sen nereden öğrendin Türkçe'yi?'. 'Yeğen' dedi. 'Sizin cümle cemaat adının başına T.C koymuş. Ben de merak ettim bu neyin nesi diye. Hemen biraz araştırma yaptım sonra açılımını buldum. Sonrasında anlamını merak edip gittim ve Türkçe sözlük aldım. Derken bir de baktım Türkçe'yi söküvermişim.' dedi. Önümüzdeki yıl Türkçe Olimpiyatlarına katılacakmış.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-AlizuW2I9ys/Ur2ppEryQ3I/AAAAAAAAAiY/W7iinBXDu8U/s1600/1525603_10202815923787274_311740309_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://4.bp.blogspot.com/-AlizuW2I9ys/Ur2ppEryQ3I/AAAAAAAAAiY/W7iinBXDu8U/s400/1525603_10202815923787274_311740309_n.jpg" width="301" /></a> 'Hatta' dedi ve devam etti 'Arapçayı da öğrenicem'. 'Yuhhh' dedim. 'O niye ki?' 'Olimpiyattan aklıma geldi' dedi. Olimpiyatları düzenleten Gülen Hoca var geçen onu gördüm ilk defa ağlamıyordu ve çok sinirliydi' dedi. 'Arapça bir şeyler söylüyordu.' 'Hee' dedim 'o başka. Orada o beddua ediyor dedim.' 'Sizin Türkçe de beddua yok mu' dedi. Bir şey diyemedim. Sustum. Böğrüme öküz oturdu. 'Hem' dedi 'senin yüzünden bu akşam aç kaldık.' 'Neden' dedim. 'Benim oğlana söylüyorum sanıp sana mesaj atmışım, yaşadığımız yerde ekmek satılmıyor ve oğlum neredeyse dönmek üzeredir.' 'Senin hatan' dedim. Köpürdü. Adının başına T.C yazsaydın senin Türk olduğunu anlardım aç kalmazdık dedi...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
İşte o an bir şey 'donk' etti. Evet adının başına T.C yazan onca insan haklıydı. Kendimden utanıyordum. İntihar etmeyi düşünüyordum adeta. Kendimi öldürüp intahar süsü vermeyi feci halde kafama yatırmıştım. Fakat sonra vicdanım sızladı hemen 155'i arayıp kendimi ihbar ettim.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
(Bakanın Evi)</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/iNZaO3Ghr0U?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div>
(Verdiği mesaja da bir bakın. Yani diyor ki: Benim ağa babalarım emretti, kökünüzü kazıyacağız)</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Aradan henüz 7 dakika geçmişti ve kapı çaldı. Gidip açtım. Görüntüdeki polislerden farkı olmayan birkaç tanesi geldi. 'Destur var mı?' demeden girdiler içeri. Bir tanesi yine oturdu koltuğa. Bacak bacak üstüne attı. Hatta yetmedi bacaklarını arkadaşının bacaklarının üstüne attı. Neler oluyor demeye kalmadan yemek muhabbetine başladılar. Belli ki açtılar. Çok geçmeden mutfaktan getirdiğim çorbaları da höpür höpür yuttular zaten.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bir müddet sonraysa kendimizi okey oynarken bulduk. Hatta yan masadaki polisler balkon oldukları için pişti oynuyorlardı. Tabi sıkıldılar çok geçmeden. Batak oynamak istediler, fakat eleman yetersizliği nedeniyle takviye ekip çağırdılar. 10 dakika sonra kapı tekrar çaldı. Açtım. İki polis daha vardı. Aldım içeri ben de. Birinin elinde para sayma makinesi vardı. 'O da ne?' dedim ve irkildim. 'Kusura galma gardaş el alışkanlığı işte' dedi. 'Her gittiğimiz yere götürüyok nolur nolmaz diye' dedi. Peki dedim. O gece çaylarını kahvelerini içirip yolladım. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Evden çıkarlarken birinin gözü ayakkabılıktaki ayakkabı kutusuna ilişti. Adeta gözü dönmüştü. Diğer polislerle elbirliği yaparak gözünü yerine getirdik. Sonra hemen hışımla kutuyu açtı. Kutu boştu. Akabinde üst kapağına baktı. 'Tekrar Deneyiniz' yazısını görünce ağlamaya başladı. 'Üzülme dedim elbet bir gün ben de bağış toplarım, ama İmam Hatip Lisesi ya da Avrupa'da sadık bir Üniversite yaptırdığımı anlayınca savcılığa sunduğum dekontları görmezden gelmek yok. Tamam mı' dedim. Kafasını okşadım.Yanağından makas aldım. Makası alıp görev için taşıyoruz deyip cebine attı. 'Bu' dedi 'bizim suçumuz değil kartellerin ve medyalarının suçu.' Sarıldık 'sus' dedim. Beddua etme belki döner seni bulur.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Herkes aracına bindi. O polisi bırakmadım. Elimi omzuna koydum. Bürokrasideki paralel cuntayı bulup inlerine kadar gireceğimi söyledim. Bir şey diyemedi. Sustu. Koşarak yanımdan ayrıldı. Umarım o da intahar etmeyi falan düşünmüyordur. Ya da ne farkeder ki eğitim zayiatı da olsa öyle söylenmeyecek mi?<br />
<br />
Daha haziran ayında polisle kanlı bıçaklı olanlar, şimdi polisi kucaklamaktan fıtık oldular. Dengelerin böylesine değişebildiği bir ülkede hem kimliğinizi belli edip hem safınızı koruyorsanız takdiri hakediyorsunuz demektir.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Söz konusu yargısız infaz oluncaysa memleketimde o kadar çok cellat oluyor ki anlatamam. Aslında anlatabilirim de dilim varmıyor. Dilim varsa da toplum içerisindeki kutuplaşmayı düşününce o kelimeler o ağızdan çıkmıyor. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Tilki vaaz vermeye başladıysa gözünüz tavuklarda olsun. Hoş bu seferki hikayede tilki ile tavuk aynı safta. Milyonda bir görülecek bir olay. Takke de düştü, tekke de. Kel mi? Apaçık görünen bir manzara. 13 ay önce çarşaf çarşaf gazetelerde resimleri basılan adamlar ancak tutuklanabildi. Ne yazık ki dersane meselesi yeni gündeme geldiği için bu olayla karşı karşıyayız. Dersane meselesi daha önceleri patlak vermiş olsaydı şimdi daha huzurlu bir ülke olabilirdik. Yakında bu şekilde işsizliğe de son verilmesi bekleniyor :'<span style="background-color: white; color: #333333; line-height: 18px; white-space: pre-wrap;"><span style="font-family: Arial, sans-serif;">Başbakan'ı Twitter üzerinden Avrupa'ya şikayet edebilecek, ingilizceye hakim, bıyıklı elemanlar alınacaktır.' </span></span>İllegal örgütlenmelerle illegal istihdam, başka ne denebilir ki? </div>
<div>
<br /></div>
Fırsatını bulabilirseniz işte böyle bu ülkede en çok yol yapan adamları yolsuzlukla suçlayabilirsiniz. Evet ziyadesiyle ironik bir ülkeyiz. Kimi ateşte pişiyor, kimi çamur kalıyor...<br />
<div>
<br /></div>
<div>
<b><span style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.1875px;">Sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.1875px;" /><span style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.1875px;">Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.1875px;" /><span style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.1875px;">Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.1875px;" /><span style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.1875px;">Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz</span></b></div>
<div>
<span style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.1875px;"><b>(</b><i>Yunus Emre)</i></span></div>
<div>
</div>
Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-78458212133741577912013-12-18T17:36:00.003+02:002013-12-24T14:14:01.620+02:00DESENE DERSANE TIPIŞIYOR!<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Gün geçmiyorki bir yazım yanlışı daha yapılmasın. Önceki cümlede yanlış bir yazım kullandım. Evet ''Ki'' yi birleşik yazdım ve yanlış kullandım. Peki bunu niye yaptım? Böyle bir şeye gerek var mıydı? Hemen açıklıyorum. Ki' yi yanlış kullanarak dersanelerin kapatılmasına ilgi çekmek istedim. Neticede bir ilgi eki. Bari bir işe yaramalıydı.</span><br />
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Üzülmeyin. Su akar yolunu bulur. Ama zaten üzülmemiştiniz değil mi? İşte siz busunuz. Çok yazık. Bu durumu nasıl hazmedebiliyorsunuz anlayamıyorum. Son milenyumdan öncelerden beri bahsedilen bir meseleyi daha yeni duydunuz değil mi? Eğitime darbe niteliği taşıyan bir olaya bu kadar duyarsızsınız demek ki. Öyle olsun bakalım. </span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-cPZ33BbILtA/UrHAyZhEF-I/AAAAAAAAAiI/kg0_k28-xj8/s1600/dershanelerin-durumunu-%C3%B6zetleyen-karikat%C3%BCr_533168.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><img border="0" height="420" src="http://1.bp.blogspot.com/-cPZ33BbILtA/UrHAyZhEF-I/AAAAAAAAAiI/kg0_k28-xj8/s640/dershanelerin-durumunu-%C3%B6zetleyen-karikat%C3%BCr_533168.jpg" width="640" /></span></a></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Sahi eğitime nasıl bir darbe vurulmuş oldu önce bunu bir açıklayalım. </span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">1-) Ailenin cebinde fazladan 3000 tl dolaylarında bir para kalmasın.</span></b></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Evet minimal bir örneklem düşünelim. Asgari ücretle ev geçindiren bir baba olsun. Yanlış anlamayın aslında hiç olmasın. Ama örnek olduğu için bu bir istisna olarak kalsın. İstirham ediyorum sözümü kesmeyin. Asgari ücrete de bol keseden 900 tl diyelim. 1 yılda bu haneye girecek olan para 10.800 tl'dir. Düşünün bu paranın en az 3000 tl'si çocuğun dersane ücreti olarak harcanıyor. Geriye 7.800 tl gibi devasa bir meblağ kalıyor. Şimdi size bu parayı harcamak mı yoksa fazladan 3000 tl'yi harcamak mı kolay diye soruyorum. Tabi ki de 7.800 tl'yi harcamak çok daha kolay. Öyleyse ne gerek var fazladan ihtiyaç üretip 10.800 tl ile harcama yapmaya? Görüyorsunuz ki bu çok kötü bir şey. Ailelerin kafası karışmasın. Yani hane geliri 7.800 tl olsun diye dersaneye evet...</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">2-) Çocuklarımız yarış atı olarak kalsın</span></b></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Dersaneler kapatılırsa ne olur bir düşünün. Ya da düşünmeyin ben söyleyeyim. Evet bir öğrenciyi ele alalım. Ama o kadar büyük bir eliniz yok değil mi? Haklısınız. Söz konusu olan öğrenci gece gündüz durmadan ders çalışıyor. Sürekli bir şeyleri ya da birilerini geçmeye çalışıyor. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Hırs küpüne dönen öğrencilerimizin tatminkarlılığını minimize etmek ve amaçlarını taze tutmak için dersaneye evet...</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">3-) Sınav sistemi değişmesin</span></b></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Sınav sistemimizin mükemmel olduğunu hepimiz biliyoruz. Fakat düşünsenize artık kaderiniz 3 saatlik bir sınav ile belli olmayacak. Çok monoton değil mi? Heyecan bunun neresinde ha sorarım size? Sınavın test çözme usülüne göre yapılmadığını bir hayal edin. Ahahah hayal gücünüze hayran kaldım doğrusu. Peki salladığınız bir sorunun tutmasının artık mazide kalacağını ve artık böylelikle hakettiğiniz yeri tesadüfen kazanamayacağınızı söylesem hıçkıra hıçkıra ağlamaz mıydınız? Bahtınıza küsmez miydiniz? Öyleyse olasılığın var olarak kalması ve daha heyecanlı bir Türkiye için dersaneye evet...</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">4-) Dersane hocaları milli eğitime geçirilmesin</span></b></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Yıllardır test usulüne göre alışagelmiş caanım hocalarıma bu haksızlık olmaz mı? Düşünün herhangi bir lisede hocaya bir soru soruyorsunuz ve sizden şıkları söylemenizi bekliyor. Hattı zatında eleme yoluyla doğru cevabı bulmaya çalışacaktır. Koskoca hocaların bu değil bu hiç değil bunlar sıradan, beni anlamıyorsunuz diyerek atarlı birer eğitmen haline gelmemesi için dersaneye evet...</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">5-) Dersaneler Özel Okul Olmasın</span></b></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Yıllardır altı kaval üstü şişhane olarak dizaynı yapılan dersanelerin kocaman bahçeli birer saraya dönüşmesi kadar büyük bir haksızlık olabilir mi? Ne kadar arsa teşviği, yetersiz öğrenci halinde zarar karşılama garantisi ya da vergi muafiyeti getirirseniz getirin bu bir maymunun ağaca tırmanmasını beklemek gibi bir şey olmaz mı? Hiç mi vicdanınız yok? Vicdanımızın sızlamaması için dersaneye evet...</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">6-) Terör hortlamasın</span></b></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Dersaneler terörün bitirilmesi husunda önemli bir paydaş konumundalar. Geçen bir tane gerilla'yı dersanede gördüm. Kalemiyle öğretmene suikast düzenlemeye kalktı. Biz de ona gülünce kalem kılıçtan keskindir dedi. Bir şey diyemedik sarıldık, ağladık, artık dünya bize megri megri diye şarkılar söyletebilirdi. Duygusaldık. Dersane kapanırsa ne yapar bir düşünün. Gerillalar kaleme sarılsın diye dersaneye evet...</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">7-) Global Krize dur denilsin</span></b></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Yunanistan'ın hali içler acısı. Ukrayna sokaklarda, İspanya'da işsizlik gırla... Dersaneler kapatılırsa ne olur bir düşünün. Onlar da insan, onlara da yazık, yaşamak onların da hakkı değil mi? Öyleyse küresel ekonomik krize son vermek için dersaneye evet...</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">8-) Fahiş akaryakıt fiyatlarına ayar çekilsin</span></b></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Gece yarılarında 10 kuruşluk zam yapıp 2 gün sonra 7 kuruşluk indirime sevinir hale mi geldiniz? Toplu taşıma araçları sizi daha mı çok cezbediyor? Otomobilinizi satıp benzin mi almaya karar verdiniz? Öyleyse ucuza akaryakıt sahibi olabilmek için dersaneye evet... </span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Aman azizim dersanelerin faydaları saymakla bitmez. Biraz daha sosyalleşebilmek için dersane kapılarında pinekleyen çocuklarınıza bunu çok görmeyin...</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Diyelim ki eğitim hikaye, çocuğunuzu gönderdiğiniz kurumun yegane amacı çocuğunuza Hak'tan hakikatten bahsedip doğruyu öğretmek olsun. Pek tabi bunu ücretsiz ya da çok cüzi ücretler karşılığında yapacaklardır değil mi? Hıhııı haklısınız. Kesinlikle bunu size çok görmeyeceklerdir. Bence bir teklifte bulunun siz. </span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Dersaneler ne yapar sorusuna gelince öncelikli amaç bir üst seviyedeki kurum ya da okullara öğrenci yerleştirmek değil mi? Peki dersaneler var diye daha fazla alım yapılıyor mu? Öyleyse bu koşuşturmaca niye usta? </span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Bunun yanında eğitim sistemi ve üniversite sınavının değişmesi gerekmiyor mu? Evet elbette. Ama zaten vaadedilen bu değil mi?</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"> Gönül isterdiki her şey uyum içerisinde dönüşüme uğrasın. Fakat bir şeyler uğruna karşı saftan birileriyle anlaşarak safsatalar üretmek ne kadar vicdana sığar? Neyse ahde vefa gereği daha fazla devam edemiyorum vicdanım sızlıyor.</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Dersane dediğin de neticede bir kul yapısı</span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Olmasaydı keşke amacınız bari rant kapısı...</span></div>
Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-4467399842797398472013-12-02T20:07:00.001+02:002013-12-02T20:25:25.570+02:00FİKR-İ KAVMİYET Gün geçmiyor ki bir dengesizlik, bir çetrefillilik, bir şabalaklık yaşanmasın. Gün geçiyor ki, yaşanıyor. Zamanı durdurmak ta ne mümkün efenim. Zamanı yeterince zan altında bıraktıktan sonra, konuya girmek istiyorum. Tabi konunun da izniyle..<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Efendiiim günlerden bir gün, yani aslında o gün geçen gün oluyor, Kamil isminde bir vatandaş yanıma geldi. Kamil kısa boylu, kendi halinde, halim selim bir kardeşimiz. Tipini de nasıl tarif edeyim? Hani şu eski Yeşilçam filmi ve karakteri Hüdaverdi var ya, heh işte, onu, bi on yaş büyük düşünün. Düşünemediniz değil mi? Yani hayal gücünüzün benimki kadar engin olmaması, sizi üzmesin dostlarım. Allah vergisi işte... Neyse Kamili biraz canı sıkkın gördüm. -Ne oldu Kamil neyin var diye sordum haliyle. Abi içim çok sıkılıyo, dağalıyoğum dedi. Sıkıntıların isminden kaynaklanıyor olabilir dedim. Ve ekledim. -Kamil diye isim mi olur lan? Ahahah. Özür dilerim sinirim bozuldu. Abi istiğham edeğim, ismimle dalga geçme dedi. İstiğham ne demek olum, beni tehdit mi ediyosun diye çıkıştım kendisine. Keşke o son tokatı vurmasaydım. Ağlamaklı gözlerle bana baktı kaldı. Kendini biraz toparlayınca anlamını anlattı bana. Kamil demek kemale eğen demek dedi. 'Oğlum bak manyaklaşma geliyo bi tokat daha. Kemale neden Eren diyelim lan' diye tekrar çıkışınca morali iyice bozulup, gitti diğer masaya oturdu. Sonra gidip uyardım kendisini -'Masadan in ve sandalyeye otur. Biraz kalıbının adamı ol' deyince hak verip sandalyeye oturdu. Ben de biraz sakinleştim bu durum karşısında.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b> SIKINTI BÜYÜK!</b></div>
<div>
Her neyse. İkimiz de daha sakindik artık. Fakat Kamil'de bir suçluluk psikolojisidir aldı yürüyor. Süt dökmüş kedi gibi... -Tamam. Bak artık sakinim. Neymiş sıkıntın anlat bakalım dedim. 'Ben' dedi, ve bir şeyler boğazına dizildi. Yavaş ye şu püskeviti hayvan, boğulacaksın dedim ve su içirdim. Tekrar başladı. Abi ben Tüğkü söyleyemiyoğum dedi. Önce bir sert bakış attım, sonrasında daha sert bir bakış, derken suratım büzüş büzüş oldu. Derin bir nefes aldıktan sonra kendimi tutup -Eee dedim. Abi dedi bu yüzden canım sıkkın. Oğlum dedim sakince, zaten sesin fok gibi, fok balığı bile halt etmiş, gel vazgeç şu türkü sevdasından diye ikna etmeye çalıştım. Birden ağlamaya başladı. Böğrüm burkuldu. Bi şey diyemedim. Sustum. Zamane gençliğiydi işte...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Aradan bir kaç dakika geçti, abi dedi. -He Kamil. Yanlış anladın dedi. 'ğ' hağfini söyleyemiyoğum dedi. Eee dedim bunun türküyle ne alakası var? Hem sen 'ğ' harfini söyleyebiliyorsun gerçekten inan bana dostum dedim. Gerizekalının 'ğ' değil de 'r' harfini söyleyemiyor olmasını anlatması epey zaman aldı. Allah'tan o kalemi bi yerlerden buldu. Yoksa hala derdini anlatamıyor olacaktı. Ahahah şapşirik ya. Neyse konuya dönelim. Dedi ki 'tüğkü söylemeyi kastetmemiştim. Tüğk kelimesini söyleyemiyoğum. Tamam olsun sıkma canını diye teselli etmeye çalıştım. Abi işte bundan canım sıkılıyoğ dedi. Nasıl dedim. Anlattı. Bir söz vağ Ne mutlu Tüğk'üm diyene diye biliyosunduğ. İşte ben Tüğk'üm diyemiyoğum abi. Bu yüzden mutlu değilmişim meğeğ yeni anladım dedi. Bir an düşündüm. Çocuğa içim acıdı. Gerçekten haklıydı. Türk'üm diyemiyordu. Ve mutlu değildi. Ecdadımızın bir sözü daha tecelli etmişti. Bizse sırf Türk olduğumuz için hunharca gülüyor ve eğleniyorduk. İşte hayat onun için böyle acımasız ve gaddardı. İşte o an onu kaale almamam gerektiğini anlamıştım. Türk'üm diyemiyordu. Ve artık Türk olmasının bir anlamı kalmamıştı. Artık tarafımdan ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeliydi. Ve onu ezmek için garsondan hesabı istedim ve onun içtiği çayın parasını da ödeyerek yanımdan kovdum. Umarım beni bir daha rahatsız etmez o ezik. Halbuki ben daha bir kaç hafta önce sırf Türk olduğum için İngiliz kraliyet ailesi tarafından Buckingham sarayına şeref konuğu olarak davet edilmiştim. Onlar da haklılardı. Bir Türk'ü misafir etmek her kula nasip olmazdı. Ama ben reddettim çünkü benim bu numaralara ihtiyacım yoktu. Fakat dünyaya kafa tutuyor olmakta yormuyor değil insanı, artık bunu anladım. Asil olmak zor iş azizim. Asillik başkaymış başka...</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-dRVmaD3vllU/UpzLM_TIpdI/AAAAAAAAAhw/e5Itpa5kLRQ/s1600/turkun-turkten-baska-dostu-yoktur-karikaturu.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://1.bp.blogspot.com/-dRVmaD3vllU/UpzLM_TIpdI/AAAAAAAAAhw/e5Itpa5kLRQ/s400/turkun-turkten-baska-dostu-yoktur-karikaturu.jpg" width="315" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Artık ne olduğumun farkındayım, fakat dünyaya isyanım da yok değil. Niçin dünyayı diğer alt tabaka ırk ve insanlarla paylaşmak zorundayım ki?. Benim bir ayrıcalığım olmalı. Mesala çalışmayıp yatmalıyım. Diğer insanlar benim kölem olmalı. Eskilerin bi bildiği olmasa o söz şöyle söylenmiş olabilirdi. Ne mutlu Papua Yeni Gineli'yim diyene. O zaman başka olurdu. Ama bu söze vakıf olduğuma göre dünyayı bu sisteme göre şekillendirsem iyi olacak. Fakat bu sözü başka uzuvlarından anlayanlar yok mu, işte en önce onlardan başlayacam. Öğrensinler kimle uğraştıklarını. Neyse ben gideyim de bir kaç Japon falan kırbaçlayayım. Sonra Pisa kulesini yamuk inşa ettikleri için İtalyanları falakaya falan yatırırım belki. Disiplini elden bırakmamak lazım neticede.</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-Z0vI4TSaGQw/UpzLYMZyvaI/AAAAAAAAAh4/s7GGP4PR_6M/s1600/t%C3%BCrk%C3%BCmben.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="261" src="http://3.bp.blogspot.com/-Z0vI4TSaGQw/UpzLYMZyvaI/AAAAAAAAAh4/s7GGP4PR_6M/s400/t%C3%BCrk%C3%BCmben.jpg" width="400" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bu gittiğimiz yol yol değil..</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b><span style="background-color: white; color: #4e4e4e; font-family: 'Segoe UI', Calibri, 'Myriad Pro', Myriad, 'Trebuchet MS', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px;">Ne Araplık, ne Türklük kalacak aç gözünü!</span><br style="background-color: white; color: #4e4e4e; font-family: 'Segoe UI', Calibri, 'Myriad Pro', Myriad, 'Trebuchet MS', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="background-color: white; color: #4e4e4e; font-family: 'Segoe UI', Calibri, 'Myriad Pro', Myriad, 'Trebuchet MS', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px;">Dinle peygamber-i zişanın ilahi sözünü!</span><br style="background-color: white; color: #4e4e4e; font-family: 'Segoe UI', Calibri, 'Myriad Pro', Myriad, 'Trebuchet MS', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="background-color: white; color: #4e4e4e; font-family: 'Segoe UI', Calibri, 'Myriad Pro', Myriad, 'Trebuchet MS', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px;">Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?</span><br style="background-color: white; color: #4e4e4e; font-family: 'Segoe UI', Calibri, 'Myriad Pro', Myriad, 'Trebuchet MS', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px; margin: 0px; padding: 0px;" /><span style="background-color: white; color: #4e4e4e; font-family: 'Segoe UI', Calibri, 'Myriad Pro', Myriad, 'Trebuchet MS', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px;">Fikr-i kavmiyeti şeytan mı soktu zihninize?</span></b></div>
<div>
<i style="color: #4e4e4e; font-family: 'Segoe UI', Calibri, 'Myriad Pro', Myriad, 'Trebuchet MS', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px;">(Mehmet Akif Ersoy)</i></div>
<div>
<i style="color: #4e4e4e; font-family: 'Segoe UI', Calibri, 'Myriad Pro', Myriad, 'Trebuchet MS', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: small; line-height: 18px;"><br /></i></div>
Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-30566998131116280332013-11-19T20:54:00.001+02:002013-12-06T23:23:53.643+02:00PİRİ BANA SÖYLESİN! Yaşamak güzel şey, yaşlanmak ta öyle belki de... Yani kimine göre... Bugün ve yarın... Peki ya dün? Ben, biz, siz tamam da, ya geçmişimiz? Sanırım işin burasını biraz geçmişiz. Düşününüz ki yaşadığınız çağa büyük hizmetler ediyorsunuz. Adınızı da anlı şanlı Türk tarihine yazdırıyorsunuz. Artık dünyada sizi parmakla gösteriyorlar. El kol hareketleriyle gösterilmekten iyidir neticede. Orası ayrı. Bunu bir kenara bırakırsanız işin özü şu ki kendi neslinize uçsuz bucaksız bir ışık tutuyorsunuz. Ve onlar da sizden devralmış oldukları bu bayrak sayesinde güzel işler yaparak hiç de zorlanmadan çıtayı yükseltebiliyor ve kendi icraatları olarak bu bayrağı göndere çekiveriyorlar. Şu ana kadar pek bir sıkıntı yok gibi gözüküyor. Ne dersiniz?<br />
<br />
Buraya kadar tamam diyelim. Aradan yıllar geçiyor. Uzun yıllar... Artık belki de sizin nesliniz önce Allah sonra siz ve sizlerin sayesinde refaha eren, dünyaya kafa tutan fakat geçmişine<u><b> kafa atan</b></u> bir nesil haline geliyor. Siz mi? Söyleyeyim. Siz bir hiçsiniz. Unutuldunuz. Bilinçli ve vefalı bir kaç torununuz dışında yok oldunuz. Elin eşkiyaları torunlarınızın tarih kitaplarında kahraman oluveriyor. Sizin mi? Esameniz okunmuyor. Ne kadar kötü bir esame yazmış olabilirsiniz ki? Garanti ederim benim yazımdan kötü değildir. Benim yazım bile okunabiliyorken sizin esamenizin okunmaması... Bilemiyorum bu kimin suçu. E haliyle belki de ruhunuza bir Fatiha bile okunmuyor. Muhtemelen suç sizde insan ölmeden bir dizisini çektirir ya da filmini... Torunlarınızın sayfalarca kitap okumasını nasıl isteyebilirsiniz. Onları bu şekilde töhmet altında bırakmaya ne hakkınız var? Kahramanmış. Sizin nereniz kahraman olabilir ki? Onlar başkalarının kahramanlarına inanıyor. <a href="http://www.surcufikir.blogspot.com/2013/08/pabucumun-kasifi.html"><span style="color: red;"><b>PABUCUMUN KAŞİFİ</b></span></a> adlı yazımda da anlatmıştım. Fakat modern kahramanları da yok değil. Filmlerde ve dizilerde yaşıyor hepsi de...<br />
<br />
<br />
<br />
Bugün çıkıp toplum içinde Piri Reis desem -'Hangi Ülkü Ocağının başkanı o?' diyecek insanlar var. Anlıyormusun Piri Reis'çim? Bu işler öyle yüzyıllar öncesinden daha gezilip görülmeden dünya haritasını çizmeye benzemez. Ne olmuş yani Amerika'ya dünya haritasında ilk kez detaylı olarak yer vermişsen? Marifet mi yani bu senin yaptığın? 500 Yıl olmuş hala bir yenilikçi bakış felsefeni göremiyoruz. Nasa'dan alınan verilere göre böyle bir harita ancak uzaydan bakılarak çizilebilirmiş. Kuş olup uçmadın ya be adam. Hadi diyelim ki kuş olup uçtun. Atmosferin dışında nasıl nefessiz kalabildin? Nefesini tutup atmosferden bir içeri bir dışarı giriş çıkış yaparak mı çizdin bunu. Denize dalış denemesi mi ulan bu? Dalgıç desem değilsin. Kırlangıç desem değilsin. Nesin sen reyiz? Atmosferden geçerken yanma olayına girmiyorum bile. Muhtemelen Charizard'a dönüşmüşsündür. Yeter insanlarla dalga geçtiğin...<br />
<br />
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-LMsAcgaeY5I/UouysYKktzI/AAAAAAAAAhY/RZuFNQXnuKE/s1600/pirireis.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://2.bp.blogspot.com/-LMsAcgaeY5I/UouysYKktzI/AAAAAAAAAhY/RZuFNQXnuKE/s320/pirireis.jpg" width="247" /></a><br />
Yok efendim haritacıymış. Yok efendim Kaptan-ı Derya'ymış. Böyle abidik gubidik işlerle uğraşmasaydın da insanlığa bir katkıda bulunsaydın. İnsan o çağa ait bir seneryo yazar da şimdiki senaristleri (bazılarını) sahte kurgularla uğraştırmaz. Hem harita yaptın da ne oldu? Yarısını çaldırdı torunların. Çaldır kapat biz seni ararız mı dediler nasıl kandırdılar bilmiyorum ki. Ayrıca o şiirlerine ne demeli? Hiçbir şey anlaşılmıyor. İnsan biraz modern Türkçe ile yazar. Orta çağ Türkçe'si ile yazmışsın. Ne kadar gerisin anlatamam. Hele o kastettiğin hazineler yok mu? Yok Sultanbahir'miş Yok Kilitbahir'miş. Şifrelemene ne gerek vardı? Da Vinci'ye mi özendin?<br />
<br />
Artık, torunların bile haritalarını, başkalarının haritalarından esinlenerek çizdiğini söylüyor kitaplarında. Ne kadar kıvanç duysan azdır. Ecdadımız olarak iftahar edebilirsiniz. Amaç da zaten bu değilmiydi? Sizinle bizim aramızdaki bağı koparmak. Yazdıklarınızı çizdiklerinizi söylediklerinizi bütün dünya kendi kitaplarından öğreniyor da biz bundan mahrum bırakılıyoruz. Daha doğrusu kendimizi mahrum bırakıyoruz. Mahremiyetin korunması olayını tamamen yanlış anlamış olmalıyız.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-amnFH5ycLpc/Uouy3dlVwAI/AAAAAAAAAhg/482DktL7V38/s1600/Piri_Reis_map_interpretation_RG.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="516" src="http://3.bp.blogspot.com/-amnFH5ycLpc/Uouy3dlVwAI/AAAAAAAAAhg/482DktL7V38/s640/Piri_Reis_map_interpretation_RG.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<br />
Unesco bile farkında haritanın 500. yılının dolduğunun. Etkinlik bile düzenlemekte. Bir tek biz hatırlamıyoruz onları. Piri Reis ve yüzlercesi. Kendi tarihimizle yüzleşmeden ne kadar tarih yazabiliriz ki? Hoş, yazsak bile birileri ihmal, hattı zatında imha ediyor öyle değil mi? İnsanlığa katkı dediğin şeyi artık şu Justin'ler, Bieber'lar yapıyor. (Sadece Görevini yapan ya da yapmaya çalışan sanatçıya sözüm yok) Gençler olarak biz de bu kahramanlara hakettikleri değeri veriyoruz. Ne güzel. Sahi ne olmuştu Justin? Sevgilisinden ayrıldı mı?<br />
<br />
Sanço Panza bile biliniyor. Don Kişot'un yanında bir seyis. <br />
Unutma unutturma kardeşim. Deden oluyor Piri Reis.<br />
<br />
Saygılarımla...Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-34585279782943565492013-10-15T09:03:00.002+03:002013-10-15T09:21:09.299+03:00HAYIRLI BAYRAMLAR!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-e__bUI_SGUQ/UlzYogdmi-I/AAAAAAAAAgk/Z9q-lkJ_BDg/s1600/en-guzel-kurban-bayrami-mesajlari-gonder-2013-sms-e-posta--3686050.Jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="223" src="http://4.bp.blogspot.com/-e__bUI_SGUQ/UlzYogdmi-I/AAAAAAAAAgk/Z9q-lkJ_BDg/s400/en-guzel-kurban-bayrami-mesajlari-gonder-2013-sms-e-posta--3686050.Jpeg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Efendiiiiim, Kurban Bayramı'na en nihayetinde bu sene de ulaşmış bulunmaktayız. Yine, yeni, yeniden bir manevi iklim atmosferiyle iç içeyiz. İnsanların birbirlerini ziyaret etmeleri, yoksulların doyurulması, hasretlerin giderilmesi, dargınların barışması vs. hepsi sığacaktır şu 4 güne. Böylesine güzel ve Hak bir dinin mensubu olduğum için Hamdolsun. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Bu arada yazma işine bayağı bir ara vermişim. Kendimi esefle kınıyorum. Neyse bayram vesilesiyle yeniden başlama fırsatı buldum. Demek ki neymiş? Bayram birçok yönden yararlıymış. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-tAS7yUrThkc/UlzZ9ERi3_I/AAAAAAAAAgw/JZ56Vqh1ozk/s1600/koyunkavurmahw0ho5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="317" src="http://3.bp.blogspot.com/-tAS7yUrThkc/UlzZ9ERi3_I/AAAAAAAAAgw/JZ56Vqh1ozk/s320/koyunkavurmahw0ho5.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Neyse malum Kurban Bayramında işimiz çok. Lafı uzatmayalım. Hepimizin Kurban Bayramı Mübarek Olsun. Tadına varabileceğimiz bir bayram geçirmek dileğiyle HAYIRLI BAYRAMLAR.. dua ile..</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-vgTFR7XJtjU/UlzaHrsq0wI/AAAAAAAAAg4/2E9wVOcWaz0/s1600/11-Karikaturler_ile_kurban_bayrami.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://2.bp.blogspot.com/-vgTFR7XJtjU/UlzaHrsq0wI/AAAAAAAAAg4/2E9wVOcWaz0/s320/11-Karikaturler_ile_kurban_bayrami.jpg" width="305" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<br />Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-64448708934458407972013-08-18T16:18:00.000+03:002013-08-18T16:18:56.655+03:00PABUCUMUN KAŞİFİ Dünya tarihi ne kadar doğru yazılmış bilinmez. Lakin bilinmesi gereken şudur ki, her türlü tarihi vesika defaatle ele alınmalı, incelenmeli, kafa yorulmalı, özümsenmeli, süzgeçten geçirilmeli, kalbur üstü bırakılmalı, yanında da kalburabastı yenilmelidir. Çünkü kan şekeriniz düştüyse asabiyetten gerçekleri görmek istemeyeceksinizdir. 'Şimdi bildiğimiz her şey yalanmıymış?' gibi paranoyak düşüncelerin evvelinde tarih babında biraz septik düşüncenin yararlı olacağı kanaatindeyim. En önemlisiyse düşünmek. Düşünelim ki hayvanlardan farkımız olsun öyle değil mi?<div>
<br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-1FDO1xKskTI/UhDGnr-Me2I/AAAAAAAAAf0/VY_nr6comoo/s1600/kristofkolomb4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://4.bp.blogspot.com/-1FDO1xKskTI/UhDGnr-Me2I/AAAAAAAAAf0/VY_nr6comoo/s400/kristofkolomb4.jpg" width="400" /></a></div>
<div>
<br /><div>
<br /></div>
<div>
Konuyu uzatmadan coğrafi keşiflere getirmek istiyorum. Ne yazıktır ki hala ilköğretim çağındaki çocuklarımız yanlış temeller üzerine inşa edilmiş dünya tarihini ders olarak görüyorlar. Biz de aynı dönemden aynı şekilde geçtik. Bizlere yerlileri vahşi halk olarak tanıttılar. Biz çocuklar olarak ta vahşiler bilim adamlarını öldürdüler diye dövünüyorduk. O kadar yanlış anlatılmış ve kazınmıştı ki her şey oyunlarımızda bile birimiz Kolombus olurken birimiz Vasco de Gama bir diğerimiz Macellan oluveriyorduk. Tahtadan yaptığımız kılıçlarla vahşilere saldırıyorduk. Yel değirmenlerine saldıran Mança'lı Don Kişot bile bizim kadar gerizekalı olamamıştır. Adamın hiç yoktan bir vizyonu var reyizz. Yanınızda Sanço Panza gibi bir seyis var. Ve tek gayeniz güzeller güzeli (olabildiğince objektif) Dulcinea del Toboso'ya ulaşabilmek.. Peki ya biz? Huraaaa, sokaktaki kedileri kovalamaca. Neden? Ufkumuz dar. Göremiyoruz. Çünkü bir çocuksunuz. Size ne verilirse onu alıyorsunuz. Bunun yanında kendi değerlerimiz ise solda sıfır bırakılıyor. Bugüne kadar hiç 'Beeen Barbaros Hayrettin Paşayıııım' diye böbürlenen zibidi görmedim. Neden? Cazibesi yok. Gözünüzde hiç edilmiş ya da tanıtılmamış. Nerde Superman, Batman, ya da Spiderman var onlar örnek alınıyor. Oğlum kendinize gelin. Herifler tayt giyiyor tayt. Ne gözle bakarlar bir düşünün. Rezil kepaze olursunuz. Delikanlılığa sığar mı? İşte bunların hepsi ders kitaplarımızdaki saçmalıklardan ortaya çıkıyor. Bu konuda Talim Terbiye Kurulu'muz niçin harekete geçmiş değil anlayamıyorum. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Öyle bir durum ki, portakalı soyup başucuna koyan, bisiklete binip karıncayı ezen, yağ satıp bal satıp ustası ölünce kendisi satan bir nesil yetişiyor. Durum çok acı değil mi? Tavşana kaç tazıya tut diyorlar. Zevke bakar mısınız? Kutu kutu penselerle uğraşıp teknik ve mekanik işlere alışagelmiş bir nesli proje üretmeye ya da bilim adamı olmaya nasıl ikna edebilirsiniz? Bir de tüm bu gereksiz işlerden beste yapıyorlar. Saklambaç oynayanları ellerinin içine mum (parmak) dikmek suretiyle belirliyorlar. Düşündüm ve sonra dedim ki iyiki büyümüşüm. Neyse ki şu ara bilişim çılgınlığı sayesinde hepsi evindeki bilgisayarda çar açıp çar kapatıyor. Ve çağ açıp çağ kapatan dedelerinden bihaber yetişiyorlar.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Düşününüz ki dünyanın en azılı ve şerefsiz katillerini size kahraman olarak tanıtıyorlar. Diğer yandan hiçbir suçu bulunmayan yerli halk vahşiler oluveriyor. Sıkıntı büyük usta! Tamam kendi tarihimiz için bazı şeylere cesaret edemeyebilirsiniz. Fakat elin pabucunuz kadar etmeyecek ecnebisini göklere çıkarmak niye? Neymiş, Amerika'yı keşfetmişmiş. Vay efendim batıya giderek doğuya ulaşabileceğini biliyormuşmuş. Yok Amerika'yı Hindistan sanıyormuşmuş. Hadi bunu da geçtim. Düşünün ki yüzyıllardır yaşadığınız topraklara bir gün birileri geliyor. Burasının kendilerine ait olduğunu iddia ederek sizi katlediyor ve sizi vahşi yaratıklar olarak gösteriyor. Ve kendisi bu yüzden kahraman oluveriyor. Saçmalığa bakarmısınız? Kristof Kolomb bize yıllarca bir Hristiyan misyoneri olarak tanıtıldı. Fakat kendisi muharref Tevrat'ı ezbere bilecek kadar dinine bağlı bir Yahudi idi. Eee ne var bunda diyebilirsiniz. Fakat bu adamın yegane amacı Kudüs Tapınağını yeniden inşa etmekti. Oysa Katolik inancına göre Hz. İsa Yahudileri lanetlemiş ve tapınak bir daha asla inşa edilmeyecekti. </div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-tWMRr0bCRhI/UhDG1tzqdII/AAAAAAAAAf8/pKsAKJcYkW0/s1600/n_26-christophe-colomb-decouvre-lamerique.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="473" src="http://4.bp.blogspot.com/-tWMRr0bCRhI/UhDG1tzqdII/AAAAAAAAAf8/pKsAKJcYkW0/s640/n_26-christophe-colomb-decouvre-lamerique.jpg" width="640" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Yahudi araştırmacılara göre bile Kolomb'un amacı yeni dünya'yı bulmaktı. Ve bunun varlığını önceki Viking kaşiflerinin araştırmalarından biliyordu. Esas amacı ise İspanya'dan sürülen Yahudi kardeşlerine yeni bir yurt bulmak ve Süleyman mabedini inşa etmek için finansman sağlamaktı. Bulunan günlüklerindeyse Ophir ülkesinden bahsediyor. Yani altın ülke. Çıkaracak olduğu altın ve elmaslarla finansman sağlamayı düşünüyor. Kolomb köle ticaretini başlatan da ilk kişi oluyor. En iyi Yerli ölü Yerli felsefesiyle her şeyi yapıyor. Ve nedendir bilinmez gözümüzde kahraman oluveriyor. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Şimdi herkesi yüce Kolomb için saygı duruşuna, akrep vuruşuna, yunus dalışına, tütün sarışına, dünya barışına, ve ürik asit yarışına davet ediyorum. Sanırım bir dahaki yazımda Piri Reis'i ele almam gerekiyor. Fakat ele avuca sığmayacak kadar büyük bir tarihi karakter olduğu için kaleme almak en iyisi. İlla birine saygı duyacaksam Piri Reis'e saygı duyarım reyizzz. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Kristof Kolomb - Pabucumun Kaşifi..</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ne derler bilirsiniz :</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sonradan açılırmış şu saf kan Arap tayı</div>
<div>
Kolombus nah<span style="background-color: white; color: #555555; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 18px; text-align: justify;">*</span> keşfetmiştir Amerika'yı</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<span style="background-color: white; color: #555555; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 18px; text-align: justify;">*nah = Eski Türkçe'de hayır anlamındadır. Yahut sodyum hidrür'ün simgeside olabilir hani.</span></div>
</div>
</div>
Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-58006023787465609592013-08-11T14:20:00.000+03:002013-08-11T14:20:08.914+03:00BAYRAMIN SESİNerde o eski bayramlar..galiba bu aralar herkesin dilinde bu.Peki neden durmadan eskiye bi özlem içerisindeyiz.?Gerçekten eskiden herşey bayramlar bile daha mı güzeldi.?<br />
Düşündüm durdum bütün gün.Bayram günü bütün ailemle birlikte güzel bir vakit geçirdik lakin birsey eksikti hayatımızda.Neydi neydi..diye düşünürken kapı zili çaldı o esnada.Koşar adımlarla kapıyı açtım dört küçük velet :) hep bir ağızdan ''Bayramınız kutlu olsun'' diye inlettiler bütün mahalleyi bende bastım kahkayayı.İşte buydu eksik olan,çocuklar.Benim tabirimce veletler :)<br />
Şen gülüşlerlerle şekerleri uzattım bizim veletlere ve avuç avuç alıp kosturtular merdivenlerden.Aklıma geldikçe gülüyorum kendi kendime.Asıl bayramı bayram yapan onlarmış.<br />
İçimizdeki çocukluk hiç bitmesin.<br />
İyi ki varlar onlar iyi ki..<br />
Bayram da bayram sevinçini en çok hakedenler onlar.Çocuk olmak mutlu olmak demek.Ama düşünüyorum da gerçekten her çocuk mutlu mu? O kadar yardıma muhtaç mutlu olmayı hakeden çocuklarımız var ki..gelin biraz bunlara bakalım isterseniz.<br />
<br />
<br />
<img height="393" id="irc_mi" src="http://www.meleklermekani.com/imagehosting/afrikali-cocuklar-2281.jpg" style="margin-top: 0px;" width="595" /><br />
<br />
Onlar da bizim kardeşlerimiz.Canlarımız ve onlar da mutluluğu hak ediyor.Gerekli yardımları onlarlara iletmeliyiz.Yardımlar demişken maalesef ülkemizde bazı sahte yardım dernekleri yer almaktadır.Öncelikle itibara geçiceğimiz vakıfları iyicene araştırmalıyız.<br />
Umarım her yardıma muhtaç çocuklarımız için gerekli önlemler alınır.Ne demişler mutluluk paylaştıkça coğalır.<br />
<br />
<img alt="Afrikalı Çocuklar Oyun Oynarken" border="1" height="387" src="http://www.tmresimler.com/data/media/1234/2.png" width="548" /><br />
İçimizdeki çocukluğu hep yaşatmak dileğiyle..çocuk kalın :)<br />
<span><span>Afrikali Zenci Bir çocugun siiri..2005 Yilinda <linkz id="linkz1">En iyi</linkz> siir olmaya aday gösterilmiş o şiir;<br /> <a data-ved="0CAUQjRw" href="http://www.google.com.tr/url?sa=i&rct=j&q=&esrc=s&frm=1&source=images&cd=&cad=rja&docid=A__m7FsHoUceUM&tbnid=VaDv2wgoBse1lM:&ved=0CAUQjRw&url=http%3A%2F%2Fwww.chat.gen.tr%2Fafrikali-zenci-bir-cocugun-siiri.html&ei=-XEHUsK4CIePswbBnoGwAQ&bvm=bv.50500085,d.Yms&psig=AFQjCNExv8p_LO7YyRyqT-zSEtYfuP8wFA&ust=1376306033457978" id="irc_mil" style="border: 0px currentColor;"><img height="393" id="irc_mi" src="http://www.chat.gen.tr/wp-content/uploads/2013/07/21371_567914796587777_1363562149_n.jpg" style="margin-top: 0px;" width="393" /></a><br /> <br />Dogdugumda Siyahtim. <br />Büyürken Siyahtim. <br />Günese Çiktigimda Siyahtim. <br />Korkunca Siyahtim. <br />Hastayken Siyahtim.. <br />Öldügümde Hala Siyahim... <br />Ve Sen Beyaz Çocuk... <br />Dogdugunda Pembesin <br />Büyürken Beyazsin. <br />Günese Çiktiginda Kirmizi. <br />Üsüdügünde Mor. <br />Korktugunda Sari. <br />Hastayken Yesil. <br />Öldügündede Gri'sin. <br />Sen simdi bana renklimi diyorsun???</span></span> <br />HEP ÇOCUK KALIN VE AYRIM YAPMAYIN.. :)<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-36995733814612361422013-08-08T09:16:00.001+03:002013-08-08T09:23:32.081+03:00BAYRAM BU BAYRAM OLA!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-9_Zv9MNvNG8/UgM2uG2xeYI/AAAAAAAAAdo/UdxyDhyIURk/s1600/nerde_o_eski_bayramlar.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://1.bp.blogspot.com/-9_Zv9MNvNG8/UgM2uG2xeYI/AAAAAAAAAdo/UdxyDhyIURk/s400/nerde_o_eski_bayramlar.jpg" width="387" /></a></div>
<br />
<div>
Bir aylık bir manevi iklim atmosferinden sonra Ramazan-ı Şerifi noktalayarak Ramazan Bayramına ulaşmış bulunmaktayız. İnşaallah hepimiz bu mübarek ayı hakkıyla eda edebilmişizdir. Hakkıyla Eda kim demeyin çok pis celallenirim. Celal kim derseniz ağzınıza kürekle fururum. Şaka lan bugün bayram istediğinizi diyebilirsiniz. -Gülücük. Yazı ciddi bir yazı gibi görünüyor diye lakayıt işaretlerden uzak duruyorum. Anladınız mı? -Kırpık göz. Aslında nerede o eski bayramlar diyerek geyiğe girmek vardı ama biraz olgunlaştırdı bu Ramazan beni. Hamdım, piştim, oldum, hani bana hani bana dedim.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Üzerini vurgulayarak, altını çizerek, farkına vararak, teşhis yaparak, telkinde bulunarak, hesabını sorarak, ve sade bir vatandaş olarak bir şey belirtmek isterim. Bu bayrama <strike style="background-color: #f1c232;"><b>şeker bayramı</b></strike> demeyelim. Ürperiyorum, geriliyorum, sınırlanıyorum, morelim bozuluyor, bu kelimenin aslının <u>moral</u> olduğunu bile unutuyorum. Yozlaştırılan onca değerimizi göz önünde bulundurarak bayramımızı da aynı hale sokmayalım. Çünkü bu bayramın adı Ramazan Bayramı'dır. Söylemesi çok mu zor. Ama ben bunun kimler tarafından bu hale getirildiğini ve getirilmek istendiğini biliyorum. <b>Zibidi Locası. </b>Evet sanırım hal böyle. Amaçları ise aşikar. Bayramı fırsata dönüştürerek harçlık ve şeker kopartmak. Anlamayacağımızı sandınız değil mi? Ben anlarım. Hele o laubali olanlarınız yok mu? Yanıma pişkin pişkin gelip -'Bayramın barek olsun amca ver elini öpüyüm' diyene diyorum. Bu bayram gel de çikolata kabuğunun içine sardığım taşı yutturayım sana. Elimi elbette öpebilirsin ama ben amca olmaya hazır değilim anlıyormusun. Amacın harçlık ya da şekerse bunu direkt olarak bana söyle. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Şaka bir yana bayramı güzel yapan çocuklardır. <b>Yepisyeni</b> kıyafetlerini giyip cicili bicili ayakkabılarıyla sokak sokak dolanmaları yok mu? Ah ah, ben de o günlere dönsem diyorum. Sonra büyüdükçe aldığım harçlık oranının arttığını hatırlayıp vazgeçiyorum haliyle. Beş yıl önceye dönsem kafi. Şu aralar fazla büyümüş olmalıyım ki işler kesat gidiyor. Biz büyüğe saygı gösteriyoruz da, küçüğe sevgi <b>($,€,£)</b> kalmamış azizim.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Biz bayram coşkusunu yaşarken bir de bugün içi buruk olan kardeşlerimiz var. Suriye, Filistin, Doğu Türkistan ve diğerleri. Allah hepsinin yardımcısı olsun. İnşaallah tüm İslam aleminin kardeşçe kutladığı bayramlar görürüz. </div>
<div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-lCep_omQ6y4/UgM3nlfSpnI/AAAAAAAAAdw/IJmc61Q6scc/s1600/ramazan-tebrik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="301" src="http://1.bp.blogspot.com/-lCep_omQ6y4/UgM3nlfSpnI/AAAAAAAAAdw/IJmc61Q6scc/s400/ramazan-tebrik.jpg" width="400" /></a></div>
</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Coşkuyla yaşayabileceğiniz bir Ramazan Bayramı geçirmeniz dileğiyle, herkese <span style="color: red;">HAYIRLI BAYRAMLAR</span>.. Bu arada tatlıya fazla abanmayın ha! Yoksa Bayram Bu Bayram Olmaz. Kalın Sağlıcakla..</div>
</div>
Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-64750663926209237232013-08-06T21:29:00.000+03:002013-08-06T21:29:07.118+03:00HAYDİ DESTEK OLALIM!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-jsKjjw_uAUU/UgFAI3Zx6hI/AAAAAAAAAdU/8yaCD5pEeWI/s1600/asas.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="http://2.bp.blogspot.com/-jsKjjw_uAUU/UgFAI3Zx6hI/AAAAAAAAAdU/8yaCD5pEeWI/s400/asas.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Değerli arkadaşlarım, 2013 Google Bilim Fuarı'nda halk oylaması başlamış bulunmakta. Birkaç ülkeden birkaç kişi var finalde. Ülkemizden de 16 yaşındaki Elif Bilgin İsimli kardeşimiz binlerce proje arasından finale kalmayı başarmış. Ve 15 global finalistten biri olmaya hak kazanmış. Bu kardeşimiz 'Muz Kabuklarının Biyoplastik Üretiminde Kullanılması' fikri ve çalışması ile hem finale kalmış hem de 'Science in Action' Jüri özel ödülünün sahibi olmuştur. Şimdi ise İnovasyon kategorisindeki proje ile finalde. Türkiye'den ve Dünyadan alacak olduğu oylarla büyük ödül için yarışıyor. Elif Bilgin isimli bu kardeşimize destek olmak için <span style="color: red;"><a href="http://www.googlesciencefair.com/" rel="nofollow nofollow" style="background-color: white; cursor: pointer; font-family: 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; line-height: 14px; text-decoration: none;" target="_blank"><span style="font-size: x-small;">www.googlesciencefair.com</span></a> </span>adresine giderek adayın bulunmuş olduğu vote alanına tıklamanız yeterli. Kendisine sürç-ü fikir olarak başarılar diliyor ve sizlerden destek olmanızı bekliyoruz.Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-49143318233573801912013-07-31T16:04:00.000+03:002013-07-31T16:04:54.839+03:00YAKMA KENDİNİ! Geçen gün bir duraktayım. Dolmuş bekliyorum. Kulübede beş kişiyiz. Ben ayaktayım. Yer yok. Hava kararmak üzere. Eve dönmem gerekli. Bir dolmuş geldi. Diğer dört kişi bu dolmuşu bekliyormuş. Hepsi bindi ve gitti. O güzel insanlar o güzel dolmuşta şimdi. Ben de bari oturayım diyorum ve artık boş olan yere yapayalnız oturuyorum. Diyorum ki iyi ki gitmişler ki ben de oturma fırsatı buldum. Fakat ne hikmetse benim beklediğim dolmuşlar beni almıyor. Dolmuşların hepsi dolmuş. Ağzına kadar... Camlara yapışan insanlar görüyorum. Keşke diyorlar sanki. Keşke biz de senin gibi dışarıda olabilsek. Hadi ordan gibisine bir bakış atıyorum. Bekliyorum. Biliyorum ki o dolmuş mutlaka gelecek...<div>
<br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-cDu4UML9hu8/UfkGwVo8sMI/AAAAAAAAAYA/L5rMtjTiUwk/s1600/sdurak.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="424" src="http://4.bp.blogspot.com/-cDu4UML9hu8/UfkGwVo8sMI/AAAAAAAAAYA/L5rMtjTiUwk/s640/sdurak.jpg" width="640" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Hava artık kararmış. Hafiften gök gürlüyor. Görüyorum. Uzaklarda bir yerlerde şimşekler çakıyor. Yağmur diyorum. Yağmur bastırmadan dolmuşa binebilsem. Sonra diyorum ki, kendine gel oğlum nimetten kaçılır mı? Sonra ne yani diyorum ,ıslanıp hasta mı olayım. Ben içimde bu paranoyayı yaşarken bir adam geliyor yanıma. Biraz uzun, biraz şişman. Kırk beş, elli yaşlarında. Kirli sakalı var. Hem de sararmış bir kirli sakal. Git de şu sakallarını yıka diyorum içimden. Suratından pislik akıyor. Sanırım kirli sakal mevzusunu tamamen yanlış anlamış bu adam. Üstünde, soluk kırmızı çizgili bir gömlek var. Saçları Ömer Çelakıl'ın şaçlarına benziyor. Fakat biraz daha değişik. Karmaşık style diyebilirim. Altında siyah bir kumaş pantolon. Ayağında bir kundura ayakkabı. Beyaz çorapları görünmek ve görünmemek çelişkisini yaşıyor. Topuklarına odaklanıyorum. Topuklarıyla kunduranın arka kısmını ezerek terlik niyetine kullanıyor. Sonra farkediyor onu süzdüğümü. Dost başa düşman ayağa bakar deyimini kafamda yaşayıp ayaklarına bakmaya devam ediyorum. Elinde 33'lük siyah bir tespih var. Ve artık yanımda oturuyor. Sessizlik hakim. Sessizliği bölen tek şey tespih şaklamaları. Bir an önce dolmuş gelse de gitsem diyorum. Uzaktan bir çift far yaklaşıyor. Dolmuşu görüp ayağa kalkıyorum. Hevesle... Ama o da dolu. Tekrar yeşil çam filmlerinden kopup gelmiş bu kötü adamın yanına oturuyorum. Bana bakıp sararmış dişleriyle sırıtıyor. 'Nasıl binemedin ama hahahah' dermiş gibi... Asabım bozuluyor. Susuyorum...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Yeğen diye sesleniyor. 'Nerden yeğenin oluyorum lan ben senin'. Diyemiyorum. Sınırlanıyorum. Sınırlarıma hakim olamıyorum. 'Buyur dayı' deyiveriyorum. Bir paket çıkıveriyor meydana. İster misin diye soruyor. Afallıyorum. 'Yok' diyebiliyorum sadece. Tedirgin oluyorum. Derken bir korna sesi. Bir taksi duruyor önümde adam apar topar biniyor arabaya. Şaşırıyorum. Ama rahatlıyorum da bir yandan. Kurtuldum artık o pislik heriften. Gözüm bir şeye ilişiyor. Evet o paket. Yanımda... Küçük bir şok daha geçiriyorum. 'İçine baksam mı ki. Ne var acaba' diyorum. Ama her pislik beklenir o adamdan. Potansiyel suçlu. Şüpheli bir paketle baş başayım. Sonra düşünüp taşınıp cebimden telefonumu çıkarıp 110'u tuşluyorum. Bir bayan çıkıyor telefona. 'Alo' diyorum. 'Yanımda şüpheli bir paket var'. Yanıyormu? diye soruyor. Hayır diyorum. 'Kapa kardeşim o zaman meşgul etme' diyor. Şaşırıyorum. Sonra hatamı anlayıp bu sefer 155'i arıyorum. Aynı sözü tekrarlayıp paketten bahsediyorum. 'Paketi tarif et' diyor. 'Siyah' diyorum. 'Bakkal poşeti. İçinde ne olduğu belli değil'. 'E neden bakmıyorsun' diyor. 'Ya patlarsa' diyorum. 'Kardeşim her gün senin gibi 10 tane manyak arıyor. Hiç bakkal poşetinin içinde bomba olur mu?' Diyor. Olmaz mı? diyorum. 'Ben olsam o poşete koymazdım. Hadi bak içine diyor.' Künyeyle müdahale etsem diyorum. Bir ses dııt dııt dııt dııt... Sanırım beni sapık sanıyorlar...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-t7mnmprIw9E/UfkH5wLEu8I/AAAAAAAAAYQ/sxNwzb9l7Vk/s1600/sarma-sigara.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="156" src="http://3.bp.blogspot.com/-t7mnmprIw9E/UfkH5wLEu8I/AAAAAAAAAYQ/sxNwzb9l7Vk/s320/sarma-sigara.jpg" width="320" /></a> Sonra cesaretimi toplayıp açıyorum poşeti. Gözlerime inanamıyorum. İçinde...tütün var. Bir kaç tane da sarılmış sigara... Bir insan kendine bu kötülüğü nasıl yapar? Ne yapsam diye düşünüyorum. Tekrar telefonumu çıkarıp. 171'i arıyorum. 'Alo. Sigara bıraktırma hattı mı?' -'Evet buyrun. Nasıl yardımcı olabilirim?' 'Yanımda bir paket tütün ve birkaç sigara var. Bunları uzak bir yere bıraktırabilirmisiniz?' Yine aynı ses. Dııt dııt dııt dııt. Aradığım her kurumda lakayıt tavırlar... Derken dolmuş geliyor ve biniyorum. Oturacak yer yok ve ayaktayım. Buna da şükür diyorum. Yaklaşık 25 dakika sonra iniyorum. Doğru karakola... Bakın diyorum beni ciddiye almadınız içinden ne çıktı? Nee diyor içlerinden biri buraya mı getirdin? Hemen üstüme atlıyor. Elimden paketi alırken tütün diyorum. İçinde tütün var. Oyacakmış gibi önce bana bakıyor, sonra poşete. Ne olmuş tütün varsa diyor. 'Potansiyel suç aleti' diyorum. 'Orada bıraksaydım birileri delil karartmak isteyebilirdi.' Aralarında konuşuyorlar duyuyorum. Deli olduğumu düşünüyorlar. 'Nasıl bir suç aleti anlat bakalım' diyor. Omuzlarında yıldızları olan bir tanesi sırıtarak. 'Bakın' diyorum 'şahıs önce kendini sonra ailesini ya da çevresindekileri öldürmek istedi.' Nasıl yani diyor. 'Sigara diyorum slow motion (sılov movşın) intahar şeklidir. İçtikçe hem kendini hem çevresindekileri öldürüyor zanlı' diyorum. Gülüyorlar. Ama hak veriyorlar sonrasında. Biraz muhabbet ediyoruz. Bana çay ikram ediyorlar. Bir tanesi 'rahat ol bu zamlardan sonra insanlar zaten gazeteye çay sarıp onu içerler ancak' diyor. Gülüyoruz. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Keşke diyorum bir paket sigara 50 tl falan olsa. Ne zaman sigaraya zam gelse mutlu oluyorum. Rahmetli dedem, zamanında birinci diye bir sigara içerdi. Yıllar önce. Çok ucuzdu. Sigarayı ucu ucuna ekleyerek yakardı. Evin içinden buharlı tren geçmiş gibi olurdu. Yahut bir sis bombasına maruz kalmış gibi olurduk. Dedem 70' inden sonra sigarayı bıraktı. 'Dede' dedim nasıl bırakabildin. 'Ameliyatta bir öbür tarafa gidip gelince... ne yapsaydım' dedi. Güldü. 'İrade meselesi' dedi. 'Geç oldu ama bıraktım...' Mekanı cennet olsun. Bir insan 70'inden sonra birinci gibi bir sigarayı bırakabiliyorsa herkes yapabilir. Bırakın gitsin şunu...Hem kendi hem çevrenizdekilerin sağlığına yazık. Sinekler bile konmuyor sigara içene nikotinden. Eve gittiğinizde çoluğunuzu çocuğunuzu öpmeyin hiç yoktan. Benim için ha sigara içen birini öpmüşüm, ha kül tablasını yalamışım bir farkı yok... İğrenç... Hem kesenize de yazık. Ortalama bir sigara paketi 7.5 tl olsun her gün bir paket sigara alan biri yılda yaklaşık 3000 tl harcıyor. Akıl karı değil.</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-2KjAFzNsaAg/UfkILUlzUnI/AAAAAAAAAYY/b4rOAlRLR3s/s1600/sigara_248087.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="http://2.bp.blogspot.com/-2KjAFzNsaAg/UfkILUlzUnI/AAAAAAAAAYY/b4rOAlRLR3s/s640/sigara_248087.jpg" width="640" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ne derler bilirsiniz :</div>
<div>
</div>
<div>
Vakit Geç Olurda Bırakamazsan Sigarayı</div>
<div>
Mezarının Başında Bağlayıverirler Karayı</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Çok da iyi bakın kendinize. Dumansız hava sahasına doğru yol alalım. <span style="color: blue;">#direnhava </span></div>
</div>
Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2372512190914151823.post-69820934309979791152013-07-23T20:26:00.000+03:002013-07-24T03:29:14.678+03:00ESKİ TOPRAKLA İFTAR SOHBETİ Geçen günlerde bir iftara davetliydim. Kalabalık bir cemiyetti. Ortam alabildiğince uhrevi. İnsanlar birbirinin halini hatırını soruyor. Bir yandan da kulaklar Ezanı bekliyor. Artık insanlar fazlasıyla acıkmış ve susamış vaziyette. Sofralar kurulmuş. Gözler masalardaki yiyeceklere odaklanmış. Masada Yusuf dayı var yanımda. Yaşı da artık ilerlemiş kendisinin. Haliyle fazlasıyla acıkmış. Masadaki çorbaya yiyecekmiş gibi bakıyor. Yusuf dayı dedim çorba yenilmez içilir. Yusuf dayı 'nasıııll' diye tepki veriyor. Çorba diyorum içilir diyorum Yusuf dayı diyorum. Hiç anlamıyorum ki evlat seni diyor. Hiç Yusuf dayı diyorum Fener 4-0 yenmiş diyorum. Bir cacık olmaz ondan diyor. İşine geleni anlayıp cacığa bile dönüştürüyor kendisi. Açlık ikimizin de başına vurmuş. Artık topun patlamasını bekliyoruz. Her an atılabilir. Derken masadaki misafirlerden birinin parkta oynamakta olan oğlu '-babaaa top patladııı' diye ağlayarak gelmesin mi. Yusuf dayı onu bekliyormuş Allaaah deyip çorbaya bir dalışı var. Sanırsınız rekor dalışı. Hemen tutuyorum kolundan 'dur dayı , çocuğun topu patlamış.' Yusuf dayı bana da yiyecekmiş gibi bakıyor. Korkuyorum. Susuyorum. Hemen su içmem lazım diyorum. Bekliyorum... Zaman geçmiyor...<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-6lAE5WqPUuU/Ue67gfRymoI/AAAAAAAAATs/p8_640TdKlw/s1600/644358_510259749032393_2017336494_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://1.bp.blogspot.com/-6lAE5WqPUuU/Ue67gfRymoI/AAAAAAAAATs/p8_640TdKlw/s400/644358_510259749032393_2017336494_n.jpg" width="263" /></a></div>
<br />
Hava kararmak üzere. Ağustos böcekleri temmuz ayını fırsata dönüştürmüş. Cııır cııır cıırr. Yusuf dayı dönüp hangi aydayız diyor? Ben de kendimi tutamayıp 'dolunay' deyince Yusuf dayı imalı bir şekilde bastonu gösteriyor. Tamam dayı bugün temmuzun yirmisi diyorum. 'O zaman bu böcekler neden ötüyor? Başlayacam bunların hayvancıklara koyacakları isimlere diyor'. Neden diyorum. 'Ağustos böceği diyorlar temmuzda ötüyor' diyor. 'Ben böyle çiğ işi sevmem' diyor. 'Yusuf Dayı' diyorum. Sen neden bu kadar sinirlisin açlıktan mı yoksa şekerin mi var? 'Şekerim var evlat' diyor. 'Hadi ya' diyorum. 'Bir tane versene iftardan sonra yerim' diyorum. Yusuf dayı bastonuna hamle yapınca hışımla masadan uzaklaşıyorum. 'Tamam gel bir şey yapmıycam' diyor gülerek. Ben de gülüyor diye rahatım tabi. 'Öp elimi barışalım' diyor. Öpüyorum elini ben de saygıyla. Ama, ama, aman Allah'ım elim... Yusuf Dayı bırak diyorum. Hem gülüyor, hem de dişlerini sıkıyor. Hangi ruh halinde bilmiyorum ama elimi bir halterci gücüyle sıkıyor. 'Tamam diyorum bi daha yapmıycam diyorum' kıvranarak. Aferin diyor. Oturuyorum tekrar yanına. Dayım diyorum bu ne güç. Ne yiyorsun sen? 'Ben eskiden pehlivandım' diyor. 'Bu ovada benden daha güçlüsü yoktu' diyor. Ben de 'heyyt be' diyerek elimi ensesine atıp zorluyorum. 'Kaşınma' deyince az önceki sahneyi hatırlayıp bırakıyorum haliyle. 'Şimdiki gençlik çok gevşek' diyor. 'Saygı denen bir şey kalmadı artık' diyor. Gerçekten öyle diyorum. Çevremdeki arkadaşlarımdan örnekler veriyorum. Gözlerimin içine bakıyor. Ne ima etmeye çalışıyor anlamıyorum. Kısaca bir sessizlik oluyor sonrasında. Sessizliği ağustos böcekleri bölüyor tekrar...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-PSCFQDrNmEw/Ue67y9qf_4I/AAAAAAAAAT0/Ri17weEZhwA/s1600/2628736-ak-sakalli-dede.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-PSCFQDrNmEw/Ue67y9qf_4I/AAAAAAAAAT0/Ri17weEZhwA/s1600/2628736-ak-sakalli-dede.jpg" /></a></div>
<br />
Artık vakit iyice daralmış. Topa bir kaç dakika kalmış. Yusuf dayı bana dönerek sen hiç 'Aydın Efe'si gördün mü diyor? Karşında duruyor ya diyorum. Gülüyor. Ne oldu pek kahramana benzetemedin galiba diyorum. Benim genlerim de var efelik zeybeklik diyorum. 'Benim babam zamanında buraların en ünlü efelerindendi' diyor. 'Ben babamdan çok şey öğrendim' diyor. 'Efelik nedir iyi bilirim' diyor. 'Biz de hamam oğlanı değiliz' diyorum. 'Bak oğlum' diyor. 'Mangal gibi bir yüreğin olabilir yahut, böcekten bile korkabilirsin' diyor. 'Efelik bu demek değil' diyor. Nasıl yani? diyorum. 'Efelik efendiliktir evlat' diyor. He diyorum o kolay. 'Senin için zor' diyor bana. 'Sen efendi olamazsın. Fazla şımartmışlar seni' diyor. Bak gör diyorum. Karşıdaki masada biraz çaprazımızda Belediye Başkanımız oturuyor. Onun bize sırtı dönük. Sayın başkanım diye sesleniyorum. 'Efendim' diye tepki veriyor başkan. Tamam yok bir şey diyorum. Yusuf dayı gördün mü ben başkanın bile efendisiyim diyorum. 'Gevşek' diyor bana. Derken bir sesss 'gümmm' diyor...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-BiVGyvGc1-8/Ue68AUUOtSI/AAAAAAAAAT8/2yO1dmbAqac/s1600/Huzurevi+sakinleri+iftarda+bulu%C5%9Ftu+(4).JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="http://4.bp.blogspot.com/-BiVGyvGc1-8/Ue68AUUOtSI/AAAAAAAAAT8/2yO1dmbAqac/s320/Huzurevi+sakinleri+iftarda+bulu%C5%9Ftu+(4).JPG" width="320" /></a></div>
<br />
Yusuf dayı hemen atılıyor yemeğe. Dayı dur diyorum yoldan geçen kamyonun lastiği patladı. 'Neee diyor' bezmişlikle. Şaka şaka derken Ezan-ı Muhammedi okunuyor zaten. Yusuf dayı kendisinin kızmasına bile fırsat vermeden yemeğe başlıyor. Tabi ben de... Kurt gibi acıkmışız. Çorbamı kaşıklarken Yusuf Dayı diyorum. Kurtlar çok mu acıkır? 'Yemek başında gereksiz konuşma' deyip susturuyor beni. 'Şuradan ekmeği uzat' diyor. Ekmeği elime alıp sündürmeye çalışıyorum. Uzamıyor dayı bu diyorum. Hışımla elimden alıyor. 'Nimetle şaka olmaz' deyip enseme bir şaplak atıyor. Afiyetle de yemeğimizi yiyoruz sonrasında. Yemek bitince bana dönüp 'hadi yemek duası et' diyor. Masadakilerin avuçlarını açtırıyorum. Elhamdülillah deyip yüzüme sürüyorum. Masadakiler şaşkınlıkla bakarken Yusuf dayı o da bir şükürdür tamam diyor. Sonra kendisi bir dua serpiştiriyor üzerimize. Sonra Allah Halil İbrahim bereketi versin diyor. Amin diyoruz. Yusuf Dayı diyorum. Halil İbrahim bereketinin sırrı nedir? Başlıyor anlatmaya. 'Zamanın birinde Halil ile İbrahim diye iki kardeş yaşarmış. Halil küçük olan. Büyüğün İsmi İbrahim. Ya da tam tersi. Bunlar buğday ekip biçerek geçimlerini sürdürürlermiş. Topladıkları hasadı aralarında adaletlice paylaşırlarmış. Bir gün ağabey İbrahim evlenmiş. O yıl da buğdayı hasat etmişler. Yine yarı yarıya paylaşmışlar iki kardeş. Sonra Halil düşünmüş ağabeyim evli. Artık o bir aile geçindiriyor ve daha fazla gelire ihtiyacı var diyor. Bu yüzden kendi payının bir kısmını İbrahim'e belli etmeden onun çuvallarına boşaltıyor. Sonra İbrahim'de kendince düşünüyor. Diyor ki, kardeşim henüz bekar. Onun da evlenme vakti geldi. Onun daha çok gelire ihtiyacı var diyor. Ve o da Halil'e belli etmeden bir miktar buğdayı Halil'in çuvallarına dolduruyor. Bu olay Hak Teala'nın pek hoşuna gidiyor. Ve Allah onlara eşi benzeri olmayan bir bereket veriyor' diyor Yusuf dayı. 'İşte Halil İbrahim Bereketi'nin sırrı bu' diyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-2UZQ7ESQSsA/Ue68fqDUYgI/AAAAAAAAAUI/b5jmGghF_rg/s1600/312.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="246" src="http://4.bp.blogspot.com/-2UZQ7ESQSsA/Ue68fqDUYgI/AAAAAAAAAUI/b5jmGghF_rg/s400/312.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Vaay be diyorum Ağzına sağlık dayı diyorum. Pek güzelmiş. 'Öyledir' diyor. 'Öyledir... Paylaşmak önemli... Gençlerde hiç yoktan yaşlılarla vakitlerini paylaşmalı' diyor. 'Belki bir şeyler öğrenirler. Yarın siz de yaşlanacaksınız. Anlayacaksınız.' diyor. 'Paylaşmak Önemli' diyor. 'Önemli'...Tansel Uğurhttp://www.blogger.com/profile/04712291860185787685noreply@blogger.com4